Ara Güler fotoğrafçıları ‘görsel tarihçiler’ diye tanımlardı. Bu sebepten olacak İstanbul’un iç hali kadar değişim dinamiklerini de gösterir onun çektikleri. Bizde şehir çokça konuşulan fakat edebiyatta bile hak ettiği derecede karşılığını bulan bir mesele değildir. Sadece İstanbul değil Ankara, İzmir gibi büyük şehirler yanında hemen hemen bütün büyük yerleşim yerleri bir daha geri gelmemek üzere büyük değişim yaşıyor oysa. Şekle, görüntüye, nesneye, maddeye odaklandığımızda değişimlerin ana dinamiklerini tam belirleyemeyiz. İnsana bakmadıkça olup bitenin ruhunu kavrayamayız. Bir de hiç bir değişim doğal sebepler dışında kendiliğinden gerçekleşmez. İnsan baş değişimin faili olduğu kadar onun sonuçlarına maruz kalandır. Ve bu yönden Türkiye’nin genel manzarası trajiktir. Bir değişim kötülüğünün failidir ülkemiz.
Böyledir çünkü bizde yapı üzerine teorik düşünce zayıftır. Günlük akış gücü eline geçirenin seviyesine göre şekillenir. Sadece merkez değil çevre de payını alır bu şekillenmeden. Cihan Aktaş’ın kaleme aldığı ‘Sokaklar Unutmuyor’ tam da İstanbul’un her bakımdan çevre karakteri taşıyan Esenler ‘e odaklanır çoğul bakışıyla. Esasta yaptığı bir sivil tarih çalışmasıdır. Sosyoloji, ekonomi, siyaset, kültür bilgisi iç içe geçerek mekan kadar insana ulaşmayı amaçlar. Bugün İstanbul’da, Üsküdar’a geçmekten, Boğaz’ı gezmekten, Adalar’a gitmekten söz edilebilir ama kimse Esenler’e uğramak istemez. Zorunlu ihtiyaçlar dışında onu hatırlatan bir şey yoktur. Fakat Esenler kadar büyük bir gerçeklik vardır. İstanbul’un son yarım asırda yaşadığı kentsel, sosyolojik, mekan- insan ilişkilerinin canlı odaklarından biridir. Cihan Aktaş, savunma duygusuyla değil, yedeğine aldığı mimarlık bilgisi, yazar duyarlığı ve entelektüel sorumlulukla eğilir bu odağa.
‘Kötü yapılaşmaya açıklık bir mekan ve bir toplum konusunda akla gelebilecek birçok olumsuz özelliği ilçenin kimliğine etiketlemişse’ yazar neye dayanarak açıklayacaktır bu etiketlemeyi? ‘Çocuklu kadınlar daralan evlerde bunalıp’ her tür çözülme atbaşı giderken, semti yöneten/ yönetmiş partinin ve yöneticinin paradigması yeterli olur mu etiketi kaldırmaya? Hele ‘istanbul’un hem içinde hem dışında olmanın çelişkileriyle dolu’ bir geniş mekanı tahlil etmek kolay mı? Çok gözlü ve çok bileşenli bir yöntemle bunu çözüyor Aktaş. ‘Esnafla, gençlerle, eğitimcilerle, dernek mensuplarıyla ve müteahhitlerle konuşarak ilçenin çarpık yapılaşmasına özgü problemleri belirlemeye’ yöneliyor. Bir bakıma konu cehennemine dalıyor. Alttan alta dile dökülen ve gençler üzerinde somutlaşan mekan- yaşam sorunları, İstanbul soyutluğundan Esenler somutluğuna açılıyor.
Esenlerle beraber onun üzerinden İstanbul’a açılıyor kitap boyunca. Çünkü şehir bileşik kaplar misali birbirini etkilemeyi sürdüren sebep sonuç ilişkilerine bağlıdır. Bu bakımdan Esenler Otogarı sadece semti değil bütünüyle İstanbul’u ilgilendirir mesela. Peki bu son noktaya nasıl gelinmiştir? Cihan Aktaş sonuçtan çıkarak yorum yapmaz. Süreçlerin peşine düşer. Sirkeci, Topkapı ve sonunda Esenler’e varır. İstanbul’un Anadolu ve Trakya’dan akan insan seli burada yeni sorunların merkezine dönüşür. Sinema, edebiyat, yerel yönetim belgeleri ve tarih bilgisiyle konu açınımlanır.
Dokuz ana bölüm boyunca Cihan Aktaş bir yandan Esenler’in nasıl oluştuğunu bir yandan da bu oluşun çevresinde yeni sorunlara kaynaklık ettiğini açıklamaya çalışır. Bir semtin ve yöneticilerinin başarı hikayesi değildir anlattığı. Mevcut durumu objektif dalışlarla anlama gayretidir. Kendi gözünü kullandığı kadar buraya yerleşmiş, burada yaşayan, iş yapan, politika üreten, gelecek tasavvuru kuran öznelerle bir bir görüşür. Onların görüşlerini çarpıtmadan, olanca gerçekliğiyle yansıtır. Anadolu ve Rumeli’nin pek çok yerinden gelip buraya yerleşmiş insanlar bir yandan yerel renklerini korumaya çalışırken bir yandan değişimin dişlerine mağlup olurlar. Rant bir güncel kavram olsa bile geçmişin bir daha geri gelmeyecek olması büyük yazıklanışlarla örülüdür.
Esenler sonunda ‘gelinen’ bir yerdir. Fakat İstanbul’daki değişim sadece burada gerçekleşmez. Suriçi’nden başlayarak, Anadolu ve Rumeli, Boğaz hattı, Kocaeli sınırları ve Silivri’ye değin Trakya da sürekli değişir. Bu bağlamda dışardan da gelen değişim basıncı vardır sürekli. Çok uzun sürmeyecek gelecekte ‘Kemer Park Evleri’ne benzeyen bir görüntü kazanacaktır Esenler. Türkiye’nin inşaata bağımlı ekonomik ve sosyal çarpıklığı, nüfus hareketlerinin tetiklemesiyle bu sonuçtan kaçamayacaktır. ‘Sokaklar Unutmuyor’ Cihan Aktaş’ın entelektüel sorumluluğuyla çatılmış, değerli bir tarih çalışması. Soruları kadar önerileri, insana ve mekana yaklaşım sıcaklığı kadar Türkiye’de kendi gücünün mağruru olmuş yeni yönetici otokrasisine karşı mesafeli tutumuyla da örnek bir kitap. Zeytinburnu, Bağcılar, Maltepe, Küçükçekmece, Başakşehir, Bayrampaşa, Ümraniye, Sultanbeyli gibi ilçeler için de mutlaka yapılması gereken çalışmalardan.
* Cihan Aktaş. Sokaklar Unutmuyor. Esenlerin Hafızası. Esenler Belediyesi.