Soğanlı adında bir köy

Ömer Erdem

Bizde kültür bakanlığının yanında bir de ‘turizm’ kelimesi yer alıyor. Sonuçta her turizm faaliyeti kültüre dahildir benim gözümde. Türkiye’nin tarihi ve kültürel yapısı turizmle iç içedir ve birbirinden ayırmak imkansızdır. Turizm kelimesi her ne kadar doğa ve tabiatı çağrıştırsa bile neredeyse kültürden ve tarihten soyutlanmış doğa ve deniz yoktur ülkemizde. Istrancalar’a mı çıktınız doğa gözünüzü alabilir ama mitoloji hemen yanınızda nefes alıp verir. Trakya, Edirne’den İğneada’ya, Gelibolu Yarımadası’ndan Troia, Kazdağları’na kadar aynı şekilde halka halka sizi içine alır. Zaten, turizmde beliren en önemli sıkıntı bu potansiyeli değerlendirememektir. Halkalar arası gerilim ve kopukluktur.

***

Kapadokya bölgesinin sınırında, hatta içinde, Ürgüp’e yaklaşık altmış kilometre mesafede Soğanlı adında bir köy var ve orayı kültür ve turizmi birlikte algılamamızın altın noktası sayabiliriz. Kayseri yönünden gelindiğinde belki daha kısa zamanda ulaşabileceğiniz bu köy kuş cenneti Sultan Sazlığı’na da çok yakın.

Kültür ve Turizm Bakanlığı bu köyü bir tür açık müze ilan etmiş. Girişte bakanlığın memurları sizi karşılıyor ve bilet kesiyorlar. Alana girdiğiniz vakit bütün kötü ve kirli saatlerden sıyrılıyor berrak ve tertemiz bir aleme kavuşuyorsunuz. Ortaçağ ile Antikçağ arasında salınan taş evler, derin vadinin yüksek taşlarda binlerce yılda oluşturduğu gerçeküstü şekiller sizi büyülüyor. Tabiat rüzgar, güneş ve yağmurla dans ederek ebedi bir ahenge bürünüyor. Ressam, heykeltıraş mimar, sinemacı, şair, fotoğrafçı neyseniz ona cevap verecek her şekil, figür, biçim var burada. Yok bunlardan hiçbiri değil de büyük şehirlerin kaosundan bunalmış bir mustaripseniz işiniz daha kolay. Gözlerinizi kapayın ve zümrüt sessizliği dinleyin.

Etrafta kiliseler de var elbette. Anadolu Hristiyanlığının yasaklı çağında taş ve yeraltı nasıl kucak olmuş bunu gözleyebilirsiniz. Bu peribacası kiliselerin hemen bitiminde, vadiyi besleyen derenin kenarında ancak rüyalarınızda göreceğiniz tam bir kır lokantası var. Yöresel yemekler, mantı dahil, üstelik hiç bir zorbalık çağrışımı yapmayan fiyatlarla sofranıza geliyor. İnsan, tabiat, kültür ve tarih bir buğulu buluşmanın ortasında titreşiyor.

Ve asıl Soğanlı demek sizi güler yüzleri ve yakın dilleri ile karşılayan kadınlar demek. Sayıca nüfusu fazla değil köyün. Bu kadınların, bu sanatçı kadınların marifetli bir yanları var: Bez bebek yapmak. Bu bir gelenek ve onlar küçük yaştan beri bu bebekleri yaparak hayatlarını kazanıyorlar. Tamamen doğal malzemelerden yapılan bu bebeklerin göz çizgileri zamanın keskin maviliğiyle daha bir derinleşmiş sayılır. İşin güzel tarafı tezgahlar ortak, kimse malını satmaya çalışmıyor, her eser kendi yorumuyla yarışıyor. Gün sonu/ hafta veya ay da olabilir, herkesin kazancı açığa çıkıyor. Dünyanın başka bir yerinde örneğini bulamayacağınız bu bebekler, folklordan mitolojiye değin pek çok yorumu ve çağrışımı kollarında taşıyorlar.

***

Ürgüp yönünden buraya geldiğinizde yol boyu görecekleriniz elbette şansın defterini dolduracak nitelikte. Türkiye’nin kültürel ve tarihsel derinliği, doğanın sürprizleriyle mayalanırken, düşünmeye ve yol aramalarla da dolu. Ege ve Akdeniz’e sıkışan deniz/otel turizmi, hem Türkiye algısını daraltmakta hem de geçmişte yapılmış kimi atılımları baltalamaktadır. Kapadokya bölgesinin şu andaki turizm görüntüsü güz yaprağı gibi sararmış ve büzülmüş vaziyette. Bu durum uzun erekte Soğanlı Köyü gibi otantik noktaları da tehdit ediyor. Oysa, kültürel ve turizm potansiyelimiz bizi tehdit eden tehlikeden daha zengin ve güçlü.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.