Kadim dünyanın tecrübeden gelen bilgisini mutlak şiirsel bilgiye indirgemek tam doğru yorum olmayabilir fakat modern dünyanın bilgisinin hayattan kopuk hatta tecrübe edilebilmesinin imkansızlığı hatırlandığında hangisinin insana daha yakın durduğunu belirlemek meseleye nereden bakıldığına bağlıdır. Bilgi ki göz ışığından, ses tonundan, domates fidesine dokunuştan, bir bulutun geçişini dert edişten, omuz omuza durmanın hünerinden başlar ve insana çıkar. İnsan olmanın hizasından sapıp laboratuvara, kozmik odaya, yüz türlü şifreyle girilen teknoloji üslerine yöneldikçe, birilerinin yokluğu adına diğerlerinin varlık gıdası olma yoluna girer. Bilgi, bilgi olarak formüle edilmeden önce de bilgidir fakat formüle edilen bilgiyi mutlaklaştırmak da bilginin oluş doğasına aykırıdır. Bir asma da çardakta fiziğin kanunları içinde gelişip büyür. Birer lezzet feneri gibi meyveleri olgunlaştığında onu tadan ağız kadar ona bakan göz başka bir bilgi katına geçer. Ömer Hayyam’ın yarattığı bilgi ile bağcılık uzmanı bir tarımcının bilgisi nitelik yönünden değil kategorik bakımdan ayrıdır. Önemli olan bilgiyi bilgiyle kılmak değil yaratıcı bilginin önünü açmaktır. Yaratıcı bilgi suyun kimyası gibi doğal ve nettir. Öldürücü bilgi Coca- Cola formülü benzeri simgesel bir ölüm makinesidir. Sudan şiir çıkar fakat ondan çıkmaz.
Bitkilerin fotosentez yoluyla solunum yaptıklarını keşfetmenin heyecan verici bir tarafı elbette var. Hatta dünyayı saran ekosistemin birbirine kopmaz şekilde bağlanması da yabana atılır türden bilgi değil. Meteoroloji bilgisinin gittikçe dünyayı birbirine bağlamasına yakın gelecekte daha çok şahit olacağız. Rüzgar, yağmur, kar, hava sıcaklığı daha çok gündemde olacak lakin ne rüzgar, ne yağmur ne de başkası sadece meteorolije teslim edilebilir. Kalbin bir kas yığını olduğunu bebeğine ninni söyleyen anneye ne dereceye kadar anlatabilirsiniz? Youtube gibi platformlarda yayılan bilgi göz yaşartmasın. Tohumlanabilir bilgi gittikçe insandan uzaklaşıp dokunulmaz olurken o bilgiyi elinde tutanlar da yeni bir sınıf oluyorlar. Gen teknolojisi bunun en çarpıcı göstergesi. Modern fiziğin dünyayı değiştirirken altüst eden varlığı karşısında bilgi insana karşı dengesiz güç elde etti değil mi? Atom parçalanalı beri kimsenin huzuru yok. Mutlu eden bilgiden geçtik tedirgin etmeyen bilgi ortadan kalkmış halde. Yapay zeka ve ötesi herkesin uykusunu kaçırıyor.
Bilginin felsefe yanında diğer disiplinlerin konusu olması onun salt varlığının tartışılması yönünden değil insana göreliğinin de yerli yerine oturtulması için önemliydi. Felsefe ilerledikçe bilim de yol almıştı. Dil insanın sadece hayal gücünü değil, mümküncülüğü yanında hayret duygusunu da ateşliyordu. Edebiyatın kanatlarıyla imkansız denilen köşelerin yoklanması insanın bilgiyle kurduğu otantik ilişkiyi kökleştirdi. Ne var ki felsefe tarihçileri ve kimi düşünürler, hep felsefenin ayak izlerini takip eden bilimin rastlanmadık şekilde onu geride bıraktığını ileri sürdüler. Bu felsefenin yetersizliği mi ( dile çıkar sonuçta bu hüküm) yoksa insan doğasında yaşanılan yeni bir transformasyon mu tam cevabı yok. Ortada olan çıplak gerçek ise, bilimsel bilgiyi her tür mal ve hizmet üretimi yanında yüksek teknolojinin vasfı olarak gittikçe tek elde toplamak ve buradan yeni bir düzene koyulmaktır. Bu yeni düzende yapay olmayan insana yer var mı? Tefekkür bir ontolojik vasıf olarak insanı tanımlayacak mı? Edebiyat biliminin konusu olan değil hayatın kendisi sayılan şiirden gelen bilgi yok mu olacak hepten?
Bilgi bir şeyi bilmenin değil onu yaşayıp anlatmanın adıdır. İnsanın birden fazla dil konuşuyor olması da bilgi ve bilme eşitliğine dayanır. Sadece o dile ait olanlar yüksek idrakleri sayesinde bilme ve anlatma haklarına sahip çıkarlar. İyi bir halının değeri sadece kullanılan ipin kalitesiyle değil, düğüm sayısıyladır. Düğüm hayal gücüyle birleşerek bir tür hayat felsefesi olur. Bir halıdaki motifleri folklorla, etno-kültürle açıklamak bir dereceye kadar mümkündür. Oysa, elden ele, nesilden nesile başka bir bilgi olmasaydı halının varlığı da anlamsızlaşırdı. Büyük şairler her zaman şiirsel tefekkürden süzülen bilgiye değer verdiler. Şiirsel tefekkür insanı parçanın içinde kaybolmaktan kurtarırken insanın büyük yalnızlığını evrenin kolektif şuurunda aradılar.
Bu arayışın merkezinde dil kurslarında öğretilen ve belli bir gramer yapısını hapsedilen şekli dil değil bilfiil lisan dedikleri varlığı kuran vasıf bulunur. İnsan gittikçe şiirsel tefekkürden gelen yalın hayat bilgisinin dışında plastik, yapay ve tüketim çabukluğuna sıkıştırımış bir dille başbaşa. Bu gerçeklik ise sanki her tür bilgi cennetinde yüzüyormuşuz ve son derece adil bir dünyada yaşıyormuşuzcasına önümüze konuluyor. Bir kez deneyin gerçekten salt size ait ve mutlaka ihtiyaç duyduğunuz bilgiye kavuşabilecek misiniz?