Bayrak Matbaasının yeri o zamanlar Salkımsöğüt Sokağında. Cağaloğlu’nun gazeteler, dergiler, matbaalar, ciltçiler, yayınevleriyle dolup taştığı bir dönem. Her köşeden her an bir kültür adamı, şair, yazar, gazeteci karşınıza çıkabilir. Diriliş Dergisi, Bayrak’da basılıyor. Sezai Karakoç’un kitapların basımı da bir alt sokaktaki Er-Tu’da değil de burada basılıyor artık. Mustafa Kirenci ile birlikteyiz. Ya yeni basılmış dergiyi sırtlıyoruz ya da kitapları taşıyoruz Üretmen Han’a. Birbirimize bakınca gülümsüyoruz. Çünkü yaptığımız bir iş değil bizim için. Bir tek kağıt parçasına bile hürmetimiz var. Üretmen Han’ın 413 nolu odasına taşınacak her parça, idealimizin yapısına konulacak bir taş demek. Bunu neden heyecanla yapıyoruz? Biliyoruz. Çünkü kimse bize bunu mecbur etmedi. Ben henüz öğrenciyim. Mustafa Kirenci, felsefeden mezun olmuş. Askerlikten yeni dönmüş. Onun tecrübesi benden fazla. Ama ne zamanın, ne mesafenin bir değeri var. Biriz. Ekmeği paylaşırken, bir köşeye çekilip birer bardak çay içerken. Yokluk ve yoksulluk ise hat safhada. Bulunduğumuz Han’da, ‘siyasal islamın’ nimetleri kat kat bölüşülüyor. Kitap pazarlamacılığı yağlı bir işe dönüşüyor. Yeni yayınevleri, koli koli kitaplar. Etiketçi bile pay alıyor bu kabarıştan. Biz aynı yerdeyiz. Abonelere dergi göndermek, kitap isteklerini karşılamak, bir adım bir adım dahası için elimizden geleni yapıyoruz.
Ayrıca okuyoruz durmadan. Yeni çıkan kitapları takip ediyoruz. Mustafa Kirenci altını çizerek okuyor kitapları. Bu dikkatimi çekiyor. Bazen, imkanımız olursa Beyoğlu’na geçiyoruz. Sinemaya. Birer kase tatlı. Sütiş’te. Fransızca çalışıyoruz. Dil gerekli. Kendimiz için bir beklentimiz yok. Dünyada ve ülkede bir şey olmalı. Buradan, bir düşünce ve sanat kıvılcımı. Biz de ona bir mini katkı yapabilirsek ne mutlu! Bu sebepten olacak dergi paketlerini bir cephe malzemesi gibi kavramamız. Her kavrayışta, eğilerek bedenlerimiz aynı hizaya gelince, gülümsememiz. Ne iyi yapıyoruz demek bu. Elimiz değiyorsa bu iyidir. Bir kalbe, bir zihne, bir insana değerli, kalıcı bir şey ulaşacak. Konuşuyoruz kendi aramızda. Bir şey daha güzel nasıl olabilir. Şhetland kazaklar çıkmış. Onların renklerine kayıyor bazen dilimiz. Camel, Best, Gitane sigaraları karışıyor söze. Mustafa Kirenci, Özdemir İnce’nin Orfoz şiirinden bir mısra mırıldanıyor. ‘Pullu esmer renkli beyaz etli büyük bir Akdeniz balığı/ Gücünü öfke biriminden alan sırtında erken tanın gün rengi var…’ Böyle böyle severek, düşünerek, düşleyerek …
Bunları neden mi hatırladım? Şimdilerde duygular, düşler, idealler dahil her şeyin yağmalandığı, üleşildiği, vaktiyle kenarda duranın, aman aman bize bulaşmasın diyenin er kesilip içerden postuna büründüğü vakitlerde, yaşadıklarımızın sadece bir fragmanı olabilecek bu anışları, Mustafa Kirenci’nin büyük emek ve yüksek niyetle hazırlayıp yayınladığı, Sabah Yıldızı kitabını selamlamak için andım. Sen şimdi bunu da anlamazsın ama, ben yine nazikçe söyleyeyim, senin yolunla bizim ruh yolumuz çatallaştı çoktan. Biz kendimiz olmanın saf kendimiz kalmanın heyecanındayız hala. Susuyorsak bildiğimizden, konuşursak o da bildiğimizden. Mustafa Kirenci. yılların emeği, tecrübesi, özverisi ve inancıyla, ilmek ilmek bir yol ve ruh rehberi hazırladı. Konuşmadan önce bilmenin, öne çıkmadan önce durup düşünmenin inceliğini sundu. Her şeyin gerçeklikten sıyrılıp efsane ve mitin sisine gömüldüğü zamanlarda asıl kaybolan hakikatlerdir. Onların aydınlık yoluna dönmek için de gerçeğe bağlanmak gerekir.
Ne olup bitmiştir aslında burada, son derece, nitelikli, özgün, farklı, ilginç ve bir o kadar da yaratıcı bir öznenin yapıp etmelerinin esası nedir? Eleştirel aklı işletip her şeyi hakikatine oturtmaya yeltenmeden önce, içten, içli, bilgiyle ve ferasetle akışa şahit olanların, kendi psikolojilerini geri çekerek bir hamle yapmaları gerekir. Mustafa Kirenci, bize göre yerinde bir seviye çizgisi çekiyor Sabah Yıldızı ile. Türkiye’de büyük ve kasıtlı ilgisizlikle büyük ve kasıtlı ilgi yığılması da aynı kapıya çıkar. Bir sanatçı ve düşünürü anlamak ve onu kendi bağlamı yanında çağın içinden değerlendirmek için net ve somut bilgi birikimine ihtiyaç var. Sonrası, yaratıcı yorumdur ve sanırım böylesi bir çalışmayı Mustafa Kirenci’den bekleme hakkımız vardır.