Kitabı kapatmakla kitabı gereksiz görmek birbirinden farklı durumlar olmalı. Kitabı kapatan kişi o ana kadar kitapla birlikte onun etkisine açık doğal bir etkileşim halindedir. Yorulmuş, düşünme ihtiyacı duymuş hatta kitabın etkisine daha fazla dayanamamış olabilir. Ya da beklediğini bulamamıştır o kitapta da bir başka kitaba geçmeye hazırlanmaktadır. Merkezinde kitap bulunan her insan eylemini önemsiyor olmamız salt kitaba bağlı değil onun öteden beri kitapla kurduğu ontolojik ilişkinin ciddiyetiyledir. Çünkü insan kitap ehli oldukça insanlaşmıştır. O sebepten insanlar ve toplumlar kitaba görelikleriyle ayrışırlar. Bunu kutsal kitaplardan en genç yazarın kitap verimine değin geniş bir yelpazede düşünmeli. Kitabı kapatanın kendisine ve topluma da bakışını yansıttığı unutulmamalı.
Nihayetinde insan da toplum da kitaba bakışıyla yüzleşir. Oradan görünür. Oradan yorumlanır. Son günlerde gazetelere ve sosyal medya ortamına düşen bir görüntü tam da bu bakışı düşünmemiz, yormamız, yorumlamamıza elveriyor. Gördüğümüz bir makinanın kaydettiği şekil yığınının ötesine taşıyor. Kitap kapanıyor mu yoksa lüzumsuz mu görülüyor onu bize duyuruyor.
Hayat devam ederken dışımızdakilerle temas ederiz. Haberleşir, alışveriş eder, yazışır, selamlaşırız. Doğrudan temas kurmadan yaptığımız eylemler kadar mecburen içinde bulunduğumuz hareketlerden oluşur hayat. Salgın, doğal afetler, savaş gibi hallerde ise toplumsal olan bireysel olanın önüne geçer ve toplumsal bilinç ayağa kalkar. Fertler hem kendi iradeleriyle katılırlar buna hem de kamusal organizasyonlar tarafından örgütlenen kurallara içtenlikle tabi olurlar. Böylece karşılıklı bir sinerji ve eylem bütünlüğü oluşur. Burada kamu adına hareket eden temsili otoritenin tutumu ve aldığı kararlar önemlidir. Tutarlı, mantıklı, yaşamayı ortadan kaldırmayan ve adaleti gözetici olması gerekir. Aynı zamanda mutlak bağlamda insanı öncelemelidir bu kararlar.
Ne var ki kurallar ve onların duyuruluş/ dayatılış yöntemi, insani öz, yaşam gerçekliği, adalet ve ortak kabul edilebilirlikten uzak düştüğü zaman, karar alıcının zihniyet dünyasında kendiliğinden oyuklar ve boşluklar olduğu anlaşılır. Çünkü karar alıcı en katılımcı kolektif bilinci es geçmekte, hayat gerçekliğinden koparken kararının uzun erekte yaratacağı sembolik kireçlenmeyi görememektedir. Bu ya onun öngörüsüzlüğü ya da artık tutma ihtiyacı duymadığı bencil, dayatmacı zihniyetinin dışa vurmasıdır. Ferdi eylemler niyet okumaya elverebilir ama kamu adına alınan ve cebri olarak uygulanan kurallarda hukuki ve insani tutarlılığın hayatla örtüşmesi gerekir. Ayrıca açıklık şarttır.
İddia edilenlerin tersine fazla kitap okumayan bir toplumuz. Fakat hiç okumadığımız söylenemez. Aksine biraz da şaşırtıcı şekilde son bir yılda, pandemi sürecinde, özellikle internet üzerinden kitaba bir yönelim olduğunu biliyoruz. Kitabevleri, sahaflar yeterince verimli çalışamadılar ama internet ortamı kitap ihtiyacına hızla cevap verebildi. Kitapla toplumun arası açılmasın diye yayınevleri, matbaalar, dağıtımcılar, kitap ekleri özveriyle çalıştılar. Sektörel bir daralma olmuştur elbette ama kitap insanın ve toplumun gündeminden düşmedi. İnsanlar kitaptan kopmadı. Onu bu zor şartlar altında şahsen gereksiz görmedi.
İşte tam böylesi bir manzarada o görüntüler ile buluştuk. Kimi marketlerin kitap satış reyonları önü bandaj ile kapatılmıştı. Markete girebilir ama kitap alamazdınız. Çünkü irade böyle buyurmuş, kitabı kapatmamış onu lüzumsuz bulmuştu. Neden? Bunu anlamak için mecburen yoruma yönelmek ve oradan ilerlemek gerekiyor. Birileri oturup bir ihtiyaç önceliği listesi yapıyor ve kitabı gerekli ihtiyaç olarak görmüyor. Niçin, ne hakla, nereye kadar?Kitap, ekmek ve su gibi bir öncelikli maddi hayat ihtiyacı değildir ama suyu ve ekmeği anlamlı kılacak yegane şeydir. İşte karar alıcının doğrudan veya dolaylı söylediği budur sanki. Ekmeğin ve suyun tartışılmasını istemiyorum demektir. Başka şekilde nasıl yorumlanır bu kapatma!
Kaldı ki market reyonlarında genellikle popüler yayınların bulundurulduğunu biliyoruz. Arzulanan kültürel gelişmeyi ve insan yüceliğine pek hizmet etmez çoklukla böylesi yayınlar. Ancak bu önemli değil. Halk neyi seçeceği konusunda özgür bırakılmalı, herkes kendi meşrebine göre kitaba ulaşmalıdır. Kitabın, her tür kitabın hakkını savunmadan nitelikli kitabın hakkı savunulamaz. Kerameti kendisinden menkul gerekçelerle kitaba uzanacak elin önüne kara bant çekmek kapkara bir oluşu imler, sadece o kadar.