Kimse başını kuma gömmesin, sol yanağını sağ yanağıyla yer değiştirmesin!
Günümüz dünyasında en büyük acıları çocuklar çekiyorlar.
Ailelerinden koparılmış, küçük yaşta çalışmaya mecbur bırakılmış, yeteri kadar beslenemeyen, sağlıklı mekanlarda barınmaktan uzak, hak ettiği eğitimden mahrum, cinsellik başta olmak üzere her tür taciz ve suistimale açık yeryüzünde milyonlarca çocuk. Doğu Türkistan, Meksika, Afrika, Çin, Hindistan, Güney Amerika, Suriye aklınıza neresi gelirse.
Politikacılar her fırsatta övünüp dursunlar ama bugünün dünyası çocuklar açısından kötü bir yerdir.
Maddi imkanlar bakımından sorunsuz çocukların bile acıları daha başka. Anne ve babalarıyla yeterince vakit geçiremedikleri gibi parklarda ve sokaklarda özgürce oynayamıyorlar. Dünyanın farklı yerlerinden ülkemize çalışmak için gelmiş ve üstelik kendi çocuklarını görmekten mahrum bakıcı anneler.
Çocuklara ninni söyleyecek ve masal anlatacak ağızlar da hızla yok oluyor. En korkunç taraf ise çocuklar çocukları bile göremiyorlar.
Ve hiçbir çocuk zerre kadar sorumlu değil bu durumdan.
Anne babaların, devletlerin, ulusların gözü önünde yaşanıyor bütün bunlar.
Eğer tek bir çocuğun uğradığı taciz, açlık, aileden kopuş, maddi ve manevi yokluk, nitelikli ve eşit eğitim hakkından mahrumluk insanların uykusunu kaçırmıyorsa o dünyada işler yolunda gitmiyor demektir. Doğudan batıya, o milletten bu ulusa, falanca dilden falanca dile dünya bir çocuk suistimali içinde. Filmler, açıklamalar, sosyal projeler, yardım çabaları işe yaramıyor.
Dünyada savaşlar, milletler arası ekonomik ve sosyal dengesizlikler, terör, dinsel baskı, güvenlik sorunları nedeniyle, gelecek korkusu dinmeyecek .
İnsan adına, insanlık adına umut ve çıkış yolu tek bir çocuğu dert edinmekten, bir varoluş şartı gibi hayatın merkezine oturtmaktan geçiyor.
Çocukları gözetmeyen ekonomik sistemler, uluslararası antlaşmalar, yeni gen ve yazılım teknolojileri, spor karşılaşmaları, eğlenceler ve turistik geziler boşunadır ve boşluğa doğrudur.
İnsan çocuğun ve çocukluğun ayağa kalktığı yerden yücelebilir.
Bugünkü sanat, düşünce ve sosyal bilimler yanında hukuk araştırmaları bu konuya ağırlık vermeli, çocuğu dert edinmelidir.
Ülkemizin çocuğa bakışı da ne yazık ki göz yaşartıcı değildir.
Son kırk yıldır, eğitim, moda, gıda, oyuncak sektöründe dönen yüksek paralar, çocuğu bir değer noktası olarak görmekten mahrumdur. Yerli yerinde bir eğitim politikası belirleyememiş, bu politikayı okuldan ders kitaplarına, evlerden sokağa, oyun alanlarından televizyon ekranlarına kadar genişletememiş bir ülkede yaşıyoruz. Çoğalın çağrıları yapılıyor ancak çoğalmanın sonucunu kimse kestiremiyor. Büyük bir maddi manipülasyon ve suiistimal söz konusu. Birkaç idealist eğitimci, yazar, bilim insanı ve gönüllünün omuzlarında sonuna kadar taşınamaz çocuk ve çocukluk yükü.
Bugün ülkemizdeki akıl ve vicdan sahibi herkesi insanlığımızı ilgilendiren bu konuda sorumlu davranmaya çağırıyorum. Politikacıların, para sahiplerinin ve toplum kesimlerinin duyarsızlığının bir kez daha altını çiziyorum.
Biz bir zamanlar çocuk değildik. Çocuk biyolojik bir yaş diliminin adı olabilir ama çocukluk ruhumuzun ve insanlığımızın en temiz ve ölmez tarafıdır, unutulmasın! Çocuk varsa, insan korunuyor demektir.
*Bu bildiri, 7 Ekim Dünya Çocuk günü vesilesiyle ülkemizin sivil ve özgür kurumlarından Çocuk Vakfı adına, vakıf başkanı şair ve kültür adamı Mustafa Ruhi Şirin’in dileğiyle kaleme alınmıştır. Bildiri her yıl yazarının çocukluk fotoğrafıyla yayımlanmaktadır.