İngiltere merkezli ‘Dünya Kültürü Puan Endeksi’ geçen hafta bir araştırmanın sonuçlarını yayınladı. Derlenen verilere göre haftada 9 saat 24 dakikayla Hindistan dünyanın en çok kitap okunan ülkesiymiş. İlk on ülke sıralamasında altı Asya 4 de Avrupa ülkesi bulunuyormuş. Dünyada en çok okunan iki kitap ise sırasıyla Kur’an-ı Kerim ve İncilmiş. Hindistan ve Çin gibi dünya nüfusunun büyük kısmını oluşturan ülkeler yanında Filipinler ve Mısır hatta Suudi Arabistan da var listede. Fransa, İsveç, Çekya gibi Avrupa ülkelerinin yanına Macaristan da mütevazı bir şekilde sokulmuş gözüküyor. Sunulan raporun detaylarına sahip değiliz. Ancak, Mao’dan Seçme Sözler, Don Kişot, Yüzüklerin Efendisi, Hary Potter, Küçük Prens, Alice Harikalar Diyarında, İki Şehrin Hikayesi iki büyük dinin kutsal kitabıyla yan yana geliyor. Çinlilerin Mao okuduklarını anlayabiliyoruz ama Hintliler tam olarak ne okuyorlar kestirmek zor. Bununla birlikte, İngilizce yazılmış edebiyat eserlerinin (Don Kişot, İspanyolca yazılmış olsa bile muhtemelen İngilizce üzerinden dolayıma giriyor çünkü listede İspanyolca konuşan dünyadan bir ülke bile yok) egemenliği de ortaya çıkıyor. Suudi Arabistan da dişe dokunur bir sivil yayıncılık olmadığına göre bu listeye girmesi okumanın dışında sayılmalı. Tıpkı Mısır gibi. Tayland ve Filipinler konusunda da tam bir fikrimiz yok ama ilk onda Japonya veya Güney Kore’nin olmayışı ilginç.
Araştırma ve sonuçlar ne dereceye kadar ciddiye alınır ve bu veriler kültürel değer bakımından net bir görüntü oluşturur mu şüpheliyim. Çekya’da haftada 7 saat 24 dakika, İsveç’de 7 saat 6 dakika, Fransa’da 6 saat 54 dakika, Macaristan’da ise 6 saat 48 dakika kitap okunuyor olmasını yadırgamıyorum ama Suudi Arabistan’da 6 saat 48 dakika kitap okunmasını kültürel bir durum olarak yorumlayamıyorum. ‘Kültür Puanı Endeksi’ başka, dini rituel ile okumak başka. Ayrıca, haftada 5 saat 54 dakika ile on sekizinci sıraya yerleşen Türkiye’nin durumunu hiç inandırıcı bulmuyorum. Haftada dizi izleme oranı ölçülse idi belki bizim verilerimiz daha gerçekçi olurdu. Kategorik olarak Çin ve Hindistan’ın bu listenin dışında tutulmasında fayda var. Ayrıca araştırmanın yapıldığı ülke İngiltere’nin durumu da belli değil. İspanya, Türkiye’den sonra, Almanya ise hemen arkasında!
Böylesi araştırmaların sonuçlarını e-kitapla ve önceki yıllarda yapılan araştırmalarla da birlikte değerlendirmek lazım. Dünyada kültür ve refah seviyesi ile okuma oranları arasında bir ilişki var mı? Yoksa kültürel, ekonomik ve sosyal problemleri daha yoğun ülkeler mi kitaba yöneliyorlar? Araştırmayı İngilizce olarak görmek isteyip de internete girdiğinizde Avrupa içinde yapılmış bir araştırma ile karşılaşıyorsunuz. 2011 tarihli araştırmada Lüxembourg ilk sırada. Sonda ülkemiz var maalesef.
Öte yandan kutsal kitapları okumayı ‘en çok okunan kitap’lar arasına katmak da ne dereceye kadar doğru? Unutulmamalı ki Türkiye’de her zaman gizli çok satar kitaplar olmuştur dini yayınlar arasında. Bir kitabın çok satılması çok okunması anlamına gelmeyeceği gibi çok okunması da kitabın anlaşıldığı, kültürel bir etki olarak topluma döndüğü manasına gelmez. Sayısal verileri bir yönelim olarak değerlendirmekte yarar var.
Türkiye Yayıncılar Birliği olmak üzere başka kurumlar da her yıl raporlar paylaşıyorlar. Bu raporlara bakacak olursak Türk yayıncılığında sayısal artışın sürdüğünü görürüz. Ancak bu artışın kültürel sonuçlarını tartışmaya hiç yanaşmayız. Açıktır ki, haklar, özgürlükler, nitelikli edebiyat üretimi, yazar ve okur ilişkileri, kültürel vizyon vb nice başlıkta her yıl tökezlediğimiz ve kitap dünyasında daha ithalci karaktere büründüğümüzü görmezden geliriz.
Kitap ve ona bağlı her tür ilişkiyi sayılarla açıklamak tam mümkün değil. Bazen bir kitabın bir tek insanda yaratacağı etki onun yüzbinlerce satılıp okunmasından daha değerlidir. Onu teknik bir veriye indirgemenin de sakıncaları var. Don Kişot, İki Şehrin Hikayesi, Küçük Prens başka başka ruhlara hitap ederken Yüzüklerin Efendisi veya Harry Potter’ın seslendiği kitle başka başkadır. Hindistan kıtasındaki sıradan insanın kitaba yönelim gerekçesi ile Prag’daki kişinin okuması kolayca bir araya getirilemez. İnsanın kitap okuması hep arzu edilir ancak insanın en kolay ve sık söylediği yalan ‘okuyorum’ yalanıdır. Unutulmasın.