Bir şahısa tapmak bir fikire inanmak

Ömer Erdem

Ne yönden bakarsanız bakın bir kısır döngüsü var toplum ve düşünce hayatımızın. Sanat, türlü yollarla bu duruma projeksiyon tutmayı sürdüredursun o inatla kendisini tekrar etmeye devam ediyor. Oysa değişmek ne kutlu bir eylemdir. Ve eleştiri, ilerleme yolunda ne bulunmaz güçtür. Toplum ve fert hayatında ancak kendisini eleştirebilenler gelişir, bir fikire bağlanıp da onun ahlakını yaşatanlar yaşamanın hakkını verebilirler diyeceğim ama bunca keskin/ kesin inanç yumağı içinde bir karşılığı olmayacak.

Dünyaya gelmek müthiş bir hadisedir başlangıçta. Kişinin hayatı bir yaştan sonra zorlaşır. O müthiş ve biricik olan şey hayat yolunda çatallanır durur. Çocukluk çağları geride kalıp da ergenlikle birlikte fiziksel ve zihni gelişim hızlanınca yeni kararlar verip seçimler yapmanın eşiğine varır insan. Aile, yakın çevre ve toplum şartları etkili olacaktır bu tercih döneminde. İstenir ki en doğru olan seçilsin, zaman kaybı olmasın, ileride telafisi zor tahribatlar oluşmasın. Çünkü her tercih, sonuçları uzun yıllara yayılan etkiler yaratacak, bazısı bireyin ufkunu açıp yolunu kısaltırken, bazısı da her şeyi karmakarışık hale getirecektir. Gençlik çağının idealleştirmeler dönemi olduğu düşünüldüğünde tercihlerin niteliği önemlidir. Genç, kendisini yüceltmeye teşnedir genellikle. Sonra bu yüceltişe kol kanat olacak, meşrebini köpürtüp kanını hızlandıracak özneler, nesneler, semboller, düşünceler ve inanışlar gelecektir. Bir fikre veya şahsa yönelerek ilerlemek isteyecektir o.

***

Türkiye gibi, aile, sosyal çevre ve toplum dinamiklerinin her tür etkiye açık, kurumsal olarak zayıf, hamle yapıp alternatif geliştirmekte yeterince ilerlemediği ülkelerde, bu kurumlar olumsuz taraflarıyla çıkar kişioğlunun önüne. O, her seferinde bu üç katmanla da hesaplaşmak zorunda kalır. Hız ve destek merkezi olması gereken dinamikler ayak bağı olurlar. Hatta yanlış kararların sebebine dönüşürler.

Ne var ki, bireyin uzun erekte sağlıklı tercih yapmasının temel dinamiği, bu üç katmanın gücüne yine çok bağlıdır. Bu alanların güçlü olduğu durumlarda iyi düşünebilen, tercihlerinin eleştirisini özgüvenle yapabilen ve enerjisini yaratıcılığa yoğunlaştırabilen insanlar yetişir. Yeri gelip bu üç gücü karşılarına almaları gerektiğinde bile ayakta kalmayı başarırlar. Fikirlere bağlanırken şahısları yüceltmezler. Şahıs yüceltme bir zaaf semptomudur. Yüceltme, kişinin elindeki sağduyu ve iradeyi almak için ustalıkla işleyen bir psikolojik ve sosyal yöntemdir. Aile, çevre ve toplumun somut gerçekliğinden, şahıs yüceltmenin soyut karanlığına devrildiğinde yavaş yavaş sağduyu ve iradesini de kaybeder insan. Kaldı ki, bir kolaylık/ kolaycılıktır da bu. Gencin, kişinin artık bir çaba harcamasına gerek yoktur, yoldaş, üye, eleman, mürit, bağlı, bende olması yeterlidir. Lider, şef, hoca, üstat, abi, reis, başkan, şeyh bütün doğaüstü güçleri yanında dehasını da devreye sokarak gerekeni yapacaktır. Ona düşen, sormak, sorgulamak, düşünmek değil, tabi olmaktır. Tabi olan madden ve manen kurtulur. Güvence vadeder hep yüceltme makamı.

Türkiye’de hemen her tür düşünsel ve ideolojik zeminde bu yöntemin işler olması elbette aktif sosyal ve siyasal koşullar kadar, asıl tarihle ilgilidir. Tarihin kökleri şahıs yüceltme ve oradan enerji/ sinerji toplamayı hep kullanırken, bireyi cemiyetin içinde eritme stratejisi gütmüştür. Bireyin değil yüceltilmiş sembollerin öne çıktığı toplumlar gelişmekten uzak, her tür yüceltmenin güdümüne teşne toplumlardır. Zıllullah olan bir padişahı insani gerekçelerle eleştirmek manen güçtür mesela. Eleştiren, en güçlü dini argümanlarla dışlanıp mahkum edilir. Dahası bu güce eklenen halkalar, devlet, sistem, diğer yöneticiler, aile üyeleri vs. hep aynı yolla iktidar yürütmüşlerdir. Şimdi bunca toz duman arasında yeşeren/ yeşermeye çalışan bu köktür. Düşünme, eleştirme, bir fikre bağlanma. Kurtul.

Vahim olan ise güya eli kalem tutup da bir fikre bağlılık iddiasında bulunanların durumudur. Sözleri dönüp dolanıp o yüceltme yumağına dolanır. O ateş zincirine eklenir. Yüce kişinin dağıttığı nimetler sayesinde oradadırlar. Yalnızlığı, bir fikre bağlanmanın tekil özgürlüğünü yaşayamazlar. Vatan, millet, hak, hukuk, devlet ve şahıs adına konuşmalarının gerisinde yüceltme kompleksi vardır. Evet her tür eleştiriye açık şekilde bir fikre bağlanmak özgürlük, bir şahsı yüceltmek köleliktir. Bu böyledir.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.