Hayat ayrışma iledir. Özsu daldan çiçeğe, çiçekten çağlaya oradan da meyveye doğru ayrışır da sebebine erişir. Toprağa düşen tohum da dipten yukarı yol alır. Güneşe, ışığa ulaşmak diler. Söz, içte kalıp da ağızda şekil bulmasa söz olur muydu? Ya havadan kopup da cana can katan nefes ciğerlere nasıl dolardı? Bir şey bir şeye bitişik kaldıkça, bir şey bir şeyi kendisinde sımsıkı tutup bağladıkça bir süre sonra çürüme, erime, çözülme, ölüm kaçınılmaz olur. Kuş yumurtadan çıkıp civcive, civciv yuvadan ayrılıp göğe uçtukça kendisine kavuşur. Bilmez değilsin, insan da öyledir. Belki kavuşma kadar ayrılmayı, varlık ile tokluğu, düğüm ile çözümü, donmak ile açılmayı hasılı haller içinde halleri en iyi o duyup bildiği için acı duyar. Ondaki bitişme ve ayrışma başkasına benzemez. Bütün ayrışma ve bitişmelerin toplamıdır insan. Ama, ayrışma olmasaydı, ayrılık olmasaydı, ayrışmanın ilmi, sanat bulmasaydı her şey yerli yerinde sayardı. Ne kainat olurdu ne zaman başka türlü bir düşün! Yıldızların mesafesini hatırla? Yerçekimini? Yerçekimi bir ayrışma değil mi? Ya aşk? Sen onu kavuşmak mı sanırsın?
İnsan duyguları ile düşüncelerini düşleri ile gerçekleri ancak bir ayrışma düzeninde tutabildiği sürece dengesini korur. Şu yazıdaki harfler arasındaki ayrışma düzeni olmasa yazı okunur olmaktan çıkar. Sözler de belli bir ayrışma düzeniyle durur şiirde. Müzikte sesleri birbirine yakın kılan, besteyi çatan ayrışma düzenidir. Böyle olduğu halde, her şeyin düzeyi, güzelliği, huzuru, yaratıcılığı ayrışmada olduğu halde, neden insan onu bozar, olmayanı olmayacak olanla yan yana koymaya çalışır. Bir ve biricik, başkasına benzemeden ve başkasına hiç muhtaç olmadan kendisi olarak ve kendisi kalarak var olma hakkı yok mudur insanın? Eline ne geçecektir böyle yaparak? Ayrışma düzeni içinde hür, hasbi ve etkin olan özneyi hiç alakası olmayan akıl yürütmeler, bağdaştırmalar, yakıştırmalarla başka öznelerle karıştırınca neye kavuşacaktır? Bulandırma diyorum ben buna bazen. İnsanın önüne geçemediği, az önce önünde oturup da kendi yüzüne baktığı suyu birden eline bir uzun çöp alarak bulandırmaktan kendisini alamayışı! Kötülük mü bu? Korku mu? Kıskançlık veya bilinemez çok dipte hiç bilinemeyecek bir şey mi?
Hiç görülmüş müdür çiçeklerin toprakta boy verirken birbirine karıştığı? O ayrık, o sarmaşık otları olmadan birbirine bağlanıp dolaştığı? Hayatı korumak için bağ olanı, düzeni bozanı düzeltmek hüner değil mi? Duygu ve düşüncelerimiz, hayatımızı şekillendiren ilişkiler de böylesine saldırıya maruz kaldığında aynısını yapmaz mıyız? Mesafesini koruyamayanın dengesi, iç güvenliği asıl önemlisi yaratıcı mahremiyeti söz konusu olabilir mi? Düşünülsün, ölçülüp biçilsin, hayal edilip düş kurulsun, ne kadar yeni, yenilikçi, yaratıcı, özgün hal, davranış, düşünce, sanat eseri, iş, eylem varsa hep bundandır. Ayrışma derecesi atomların birbirine karşı enerji sunması gibi itip çeker böylece birbirini. Bu sebepten ben bir insanın mesafe değerine, bir olaya, bir olguya, bir insana bakarken ki ayrışma düzeni kabiliyetine dikkat ederim. Her şeyi birbirine mi karıştırıyor, olanla olamayanı hiç olmayacak bir teknede mi birleştiriyor.
Ayrışmanın güzelliğini bilmeyen kavuşmanın güzelliğini nasıl bilecek? Kavuşma bir anlığına heyecan ve huzur verebilir ama hayatın sürekliliği ayrılığın dengesindedir. O denge ölüm ile bozulur. Zaten ölümün devreye girdiği yerde hayattan söz edilemez. Bu sebepten hayatın değerini ayrışmanın ölçüsündedir diyorum. Hayat ile ölüm bu bağlamda birbirinin ölçüsü değildir. Ölüm, sadece insanın hayata soktuğu, türevlerini geliştirmekten geri kalmadığı bir ölçüsüzlüktür. Olmayanı olmayanla, yanlışı doğru ile, iyiyi kötüyle, değersizi değerle karmak işte bir öldürme içgüdüsüdür ve bu bir düşünceye ve hayat görüşüne dönüştüğünde kötülüğün kaynağı olur.
Çokça başvuruluyor artık çağımızda bu yola. Kötülük ayrışma hakkını yok sayarak üstelik son derece estetize ederek yapıyor bunu. Siyasal söylemlerden tutun reklamlara, sosyal medya düzeninden ekonominin işleyişine hayatın aktığı her yerde bir sıkıştırma, karma, yan yana dizme böylece büyük bir hiçleştirme düzeni kuruluyor. İnsanlar farkında olmadan başkalarına buradan bakıyorlar. Nereden alıp nereye yapıştırabilirim diye düşünüyorlar. Ben ki bitişik yazılmam. Hiçbir yere. Hiçbir kimsenin hizasına. Politik görüşüne. Siyasal veya dinsel kavgasına. Sanat ve düşünce olanın dengesi ve yaratıcı enerjisi buradan gelir. Ayrışan kendisi kalır. İnsan ayrıştıkça insandır.