Yani ekonomik tespitler ya da tahminler yaparken sürecin sadece verilerden ibaret olmaması gerekir. Öyle olursa toplumun ve insanların varsayımlar dışında kalabilecek davranışları bizi yanıltabilir. Nitekim sık sık yanılırız da!
Hatta kendi aramızda bunun şakasını da yaparız.
Başarılı ekonomist kimdir? sorusunun yanıtını şöyle verir, şakalaşırız.
En başarılı ekonomist yaptığı tahminler tutmadığında, o tahminlerin neden tutmadığını en iyi açıklayabilen ekonomisttir.
Başta da söyledim. Veriler bizim için önemlidir. Neden çünkü gerçekleri anlamımıza sağlayan kestirmelerin sonucunda ortaya çıkar. Ama asıl önemli olan gerçeğin ta kendisidir.
Bunu anlayabilmek için de sık sık o gerçeklerle yüzleşmek gerekir. Ben de pazar günü sabahları KRT TV’de yayınlanan “Sana Faydası Ne?” isimli program için bu haftasonu bir kahvaltı alışverişine çıktım.
Yüzdeyle ifade ettiğimiz fiyat artışlarının, fiyatlara TL cinsinden yansımalarını anlamak ve kayda almak üzere dört kişilik bir aile için kahvaltılık satan bir markete gittim.
Gündelik hayatta zaten her an bu pahalılıkla karşılaşıyoruz ancak bir noktaya odaklı bir alışveriş yaptığınızda hayatın ne kadar pahalandığı gerçeği yüzümüze daha sert vuruyor.
Önce kanaldaki arkadaşlarla 100 TL ile dört kişi için kahvaltılık planımızı yaptık. Planladığımız kahvaltı öyle zengin bir kahvaltı da değildi. İçinde sofralarımızın “vazgeçilmezi” olan peynir, zeytin, domates, salatalık, yumurta gibi ürünlerin olduğu bir sepet.
İzleyenler görmüştür.
***
Markette çalışanlardan biri ne için çekim yaptığımızı sorduğunda 100 TL ile kahvaltılık alışveriş yapıyorum yanıtıma cevaben 100 TL ile marketteki dört köşeden ilkini bile dönemezsiniz dedi. Köşeyi dönme konusunda zaten pek mahir olamadığımdan beni o kısmı çok üzmedi.
Ama durum tam anlamıyla trajikomikti!
Sonuçta sıradan bir kahvaltı sofrası için aldığınız her şeyin orta ya da düşük kaliteli olmasına rağmen maliyeti 100 TL’yi buluyor.
Ayda 3.000 TL yapar
Asgari ücretin 2.825 TL olduğu ülkemizde her ailede bir asgari ücret sadece tek bir sabah öğününe harcanıyor. Ya da aslında işin içine kirası, elektriği, suyu, doğalgazı, pazar alışverişini de koyarsanız bahsettiğim ortalama kahvaltıyı dahi aileler artık yapamıyor.
Hal böyle olunca da dört kişilik bir ailenin ortalama bir yaşam standardını yakalaması için 14-15 bin TL gelir elde etmesi lazım geliyor.
Bu gelire sahip mi yurttaşlarımız?
Maalesef hayır.
O zaman fiyatların en azından yerinde kalması lazım.
Bunu kim sağlayacak?
Kısa vadede Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, orta ve uzun vadede de hükümet.
Pekiyi TCMB bu konuda ne yapıyor?
Son yazıda da ifade ettim. TCMB, kendisinden istenen faiz indirme operasyonuna kılıf aramakla meşgul. Geçtiğimiz hafta TCMB Başkanı Kavcıoğlu, para politikasının etkisinin olmadığı ancak bizim bütçemizde oldukça önemli yeri olan işlenmemiş gıda, enerji, altın gibi TÜFE sepetinin %40’ının dışarda bırakıldığı çekirdek enflasyonu daha fazla dikkate alacaklarını söyledi.
Yani para politikasının üzerinde etkisi olan sepetin %60’ını kullanma olasılığından söz etti.
Haydi, bunu da iyi niyetli bir plan olarak değerlendirelim. O zaman da şu soru akla geliyor.
TCMB’nin para politikasının üzerinde etkisi olduğunu ifade ettiği mal ve hizmetlerdeki yıllık enflasyon %16,76! Tek özelliği manşet enflasyondan, yani %19,25’ten daha düşük olması!
Bu kısıtlı mal ve hizmet sepetindeki enflasyon oranı bile TCMB’nin TÜFE’nin tamamı için öngördüğü tahminlerde daha yüksek.
TCMB’nin, fiyatlar üzerinde etkisi olduğu düşünülen mal ve hizmetlerdeki yıllık enflasyonu %19 faizle frenleyemediğini itiraf ediyor.
Faiz bu kadar yüksekken, TCMB’nin bu faiz oranı ile üzerinde etkili olduğuna inandığı enflasyon %16,76 ise, bu faizi indirdiğinde başımıza gelebilecekleri düşünüyor musunuz?
Umarım öyledir. Umarım ben yanılır ve yanlışımı açıklamakla meşgul olurum.
Yoksa bu gidişle bizim 100 TL’yle markette ilk köşeyi dönme imkanımız dahi uzunca bir süre daha olmayacak!