Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) saat 10:00’da Eylül ayı enflasyonunu ve yıllık enflasyonu açıklayacak. En son açıklanan veriye göre Türkiye’de yıllık enflasyon yüzde 19,25 idi. Eğer TÜİK’e göre Eylül ayında fiyatlar aylık yüzde 0,97’nin üzerinde ise yıllık enflasyon yüzde 19,25’in üzerine çıkmaya devam edecek. Yüzde 0,97’nin altında hesaplanan bir aylık fiyat artış oranı ise yıllık enflasyonun yüzde 19,25’in altına inmesi anlamına gelecek.
Biliyorsunuz Eylül ayında yayınlanan Orta Vadeli Program’a göre hükümetin 2021 yılı enflasyon beklentisi yüzde 16,2.
Enflasyonun bu orana düşmesi için ise eylül, ekim, kasım ve aralık ayında enflasyonun yüzde 1 ve altında gerçekleşmesi lazım.
Son on yılın ortalama aylık enflasyon oranlarına baktığımızda bu hedeflerin başarılma ihtimali yok. Ayrıca yılın son çeyreğine girdiğimiz bugünlerde, son on yıla göre enflasyonu etkileyen birçok gösterge de şartlar aleyhimize.
TL sürekli değer kaybediyor, petrol fiyatları artıyor, salgın uluslararası tedarik zincirini etkiliyor ve kuraklık ve maliyet artışları gıda üretiminde ciddi arz sorunlarına neden oluyor.
Ama haydi diyelim ki son dört enflasyonu geçtiğimiz on yılın aylık ortalama enflasyon oranına eşit olsun.
Bu durumda 2021 yılında yıllık enflasyon yüzde 17 civarında gerçekleşiyor.
Yani o durumda bile yüzde 16,2 pek mümkün değil.
Benim tahminim mevcut şartlarda TÜİK enflasyonunun yılı yüzde 18’in biraz üzerinde tamamlayacağı yönünde.
***
Elbette yukarıda yazdıklarım birçok okuyucu için çok da fazla bir anlam ifade etmiyor. Zira vatandaşın sokakta karşı karşıya kaldığı enflasyon oranları %30’ların üzerinde. Özellikle gıda fiyatları el yakmaya devam ediyor.
Fakat giriş paragrafında yazdığım olasılıklar vatandaşın giderleri açısından olmasa da gelirleri açısından büyük önem taşıyor.
Çok değil bir iki ay sonra asgari ücret artışı ile ilgili görüşmeler başlayacak. Geçtiğimiz yıl enflasyon yüzde 14,60 iken ücret artışı yüzde 21,56 olmuştu. Bu yıl asgari ücretli sene başından bu yana ciddi kayba uğramış durumda. Sadece gıda ve kira üzerinden baksak bile asgari ücretlinin maaşının dörtte biri erimiş durumda.
Memurlar ve emekliler için de durum aynı. Son dört ay enflasyonu on yıl ortalamasına eşit gelse alacağı maaş zammı yüzde 10,5 (yüzde 5 toplu sözleşme zammı ve yüzde 5,5 enflasyon farkı) seviyesinde kalmış olacak.
Orada da anlayacağınız maaşlar iyice erimiş olacak.
***
Yılın bitimine daha üç ay var.
Bu üç ay içerisinde ise yukarıda saydığım, enflasyonun artmasına neden olan riskler hala güçlü bir şekilde orada duruyor.
Petrol fiyatları mesela.
Geçtiğimiz yıl 40-45 dolar seviyesinde idi. Bugün geldiğimiz noktada 80 dolara dayandı. Yıl sonuna doğru fiyatların daha fazla artması sözkonusu.
Türk Lirası’nda durum daha vahim. Yıl başına göre değer kaybı yüzde 17’ye yaklaştı. Geçtiğimiz yıl Ekim ayında 7,70’lerle 8,00 arasında dalgalanıyordu. Bu yıl 8,80 ile 9,00 arasında dalgalanıyor.
Markette pazarda gıda fiyatlarındaki artış da sürüyor. Tarımsal girdilerin çiftçiye maliyeti yüzde 30 artmış durumda.
Salgından kaynaklı olarak üretim için önemli olan diğer emtiaların da fiyatları geçtiğimiz yıl aynı döneme göre hala çok yüksek.
Yani anlayacağınız ne enflasyon düşecek gibi görünüyor ne de ücretler artacak gibi...
Bu temel riskler açısından müdahale edebileceğimiz tek yer ise TL’nin değeri. Diğerleri hep küresel gelişmelere bağlı.
Orada ise TCMB yapması gerekenin tam tersini yapıyor. Tüm dünyada doların değer kazandığı, enflasyonun rekor seviyelere yükseldiği bir dönemde benzer ülkeler faiz arttırarak durumu kontrol etmeye çalışırken biz tam terse gidiyoruz.
Yani enflasyonu bir miktar yavaşlatabileceğimiz tek müdahale alanını da yanlış kullanıyoruz.
TCMB ise pek oralı değil.
Belli ki faiz indirmeye devam edecek.
Faiz indikçe de maalesef satın alma gücümüz de erimeye devam edecek!