Bir buçuk yıla yakın süredir haftada üç kez bu köşede sizlere Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durumu, yaşadıklarımızın nedenlerini ve bizler açısından sonuçlarını kalemim yettiğince anlatmaya çalıştım. Bu süre içerisinde Bakanlar değişti, Merkez Bankası Başkanları değişti, şartlarımız değişti.
Değişmeyen tek şey ise ülkenin içinde bulunduğu durumun daha kötüye gidişi oldu!
Şöyle bu köşede ilk yazdığım yazılardan birine bakıyorum. Mayıs 2021’de şöyle yazmışım.
“Enflasyonda en önemli sorunumuz uzun vadede üretim altyapısı olsa da kısa vadede maliyet artışları. Bu maliyetlerin hızlı bir şekilde artmasının nedeni de TL’nin sert değer kayıpları! Türk Lirası’ndaki sert değer kayıplarının ana nedeni ise maalesef ki Türkiye’nin döviz açığı ve döviz rezervindeki kırılganlıklar!”
Aradan bir yıldan fazla zaman geçti. Sorunlarda bir gram iyileşme yok.
Değişim ise istediğimizin tam aksine oldu. Yukarıdaki yazıyı yazdığımda Dolar, 8 TL civarındaydı. Bugün 18 TL’ye dayandı. Enflasyon o günlerde yüzde 16,59’du. Bugün yüzde 80’e dayandı.
***
Yine mesela yukarıda bahsettiğim yazıdan tam iki hafta sonra 22 Mayıs 2021’de şu satırları yazmışım.
“Bir diğer sürekli umut bombalaması ise ekonomide! Hayat pahalılığı ve geçim zorluğu vatandaşın canına tak ettikçe ekonomi yöneticileri çıkıp bombayı patlatıyor.
Daha önce mart şubattan, nisan marttan, mayıs hepsinden iyi olacaklar vardı. Tünelin ucundaki ışık göründücüler vardı. Onlar gitti, belki daha gerçekçi oluruz artık dedik ama yok, olmuyor! Umut fakirin ekmeği işte. Memleket de günden güne daha fakir.
Hal öyle olunca da siyasetçi vatandaşa ekmek yerine umut vermeyi daha kolay görüyor! Ama vatandaşın derdi ekmek! Vatandaşın derdi karnını doyurmak.
Pazaryerleri ve market alışverişi ise günden güne daha can yakar hale geldi. Daha geçen hafta ete %10’dan fazla zam geldi!”
Bir yıldır hala bize umuttan başka bir şey vaat edemeyen bir iktidarımız var. Yerinde bile saymayan sürekli geri giden ama bir gün ileri gideceğimizi tekrar eden bir iktidar.
***
Uzun uzun değişen isimler, değişen mazeretler ancak değişmeyen bir hal ile karşı karşıyayız.
Böylesi bir dönemde çok sevdiğim, değerli ağabeyim İbrahim Kahveci’nin davetiyle KARAR’da Türkiye’de medyanın içinde bulunduğu şu olumsuz dönemde doğru bilgiyi ve analizi sunmaya çalışan bir ekiple birlikte yol alma fırsatı buldum.
Ülkenin içinde bulunduğu şartlar ne kadar içimizi acıtsa da bu süreçte Karar Gazetesi’nin katkısıyla çok şey öğrendim. Çok iyi, dürüst ve cesur insanlar tanıdım.
Öğrenciliğimde yazılarını okuduğum Taha Akyol gibi bir usta ile aynı gazetede yazma şansına sahip oldum. Mustafa Karaalioğlu gibi, İbrahim Kiras gibi bu zor dönemde iyi gazeteciliği, doğruyu söylemeyi ilke edinmiş çok kıymetli isimlerle sohbet etme fırsatı buldum.
Daha ismini sayamadığım çok kıymetli yazarlarla tanışma fırsatı buldum.
Bir özel teşekkür de ekibe etmeliyim.
Karar Ekonomi ekibinden sevgili Ali Yıldırım ve Sacide Demir sürekli yükümü azalttı, beni motive etti.
Onlar vesilesiyle ismini sayamadığım bütün Karar çalışanlarına tüm kalbimle teşekkür etmek isterim.
Onların ve tabii ki siz okurlarımızın sayesinde hala bu ülkede güzel şeyler olabileceğine inancımızı yaşatabiliyoruz.
Evet üzerinizde emeği olan insanlara ve ekibe bu kadar çok teşekkür ediyorsanız, o teşekkürlerin sonuna her güzel şeyde olduğu gibi bir de hoşçakalın eklemek gerekiyor.
Ve unutmamak gerekiyor ki her ne olursa olsun, şartlar ne kadar değişirse değişsin güzel insanların yolları aslında hiç ayrılmaz, doğru fikirler hep birlikte yol alırlarmış.
Ben de her zaman bir Karar okuru ve sadık bir destekçisi olarak kalacağım.
En büyük teşekkür ise sonda, siz okurlarımıza!
Desteğiniz, eleştirileriniz ve katkınız için müteşekkirim.
Sürç-i lisan ettiysem affola!