2021’e ilişkin son enflasyon oranını 3 Ocak 2022 Pazartesi günü öğreneceğiz. Piyasa profesyonellerinin beklentisi aylık enflasyonun yüzde 8,1 ve bu veriyle birlikte 2021 yılı enflasyon oranının yüzde 29,6’ya ulaşacağı yönünde.
Bu veri son 19 yılın en yüksek enflasyon oranı olacak!
Ancak verinin bir kritik önemi daha var. Aralık ayı enflasyonu açıklandığında memur ve emeklilerin 2022 yılı için alacakları ilk zam oranı da belli olacak. Hatırlarsınız hükümet ve memur sendikası temsilcilerinin yaptığı toplu sözleşme görüşmeleri sonucunda 2022 yılı ilk altı ay için yüzde 5’lik bir zam verilmesine karar verilmişti. Bu zamma ek olarak 2021 yılının ikinci yarısında yapılan yüzde 3’lük ücret artışının ardından yaşanan enflasyon farkı da 2022 başında maaşlara zam olarak yansıtılacak.
Bu açıdan baktığımızda eğer Aralık ayı enflasyonu piyasa beklentilerine uygun gelirse 2021 yılının ikinci altı ayındaki toplam enflasyon yüzde 19,50’ye çıkacak. Bu veri de bize aradaki enflasyon farkının yüzde 16,5 olarak yansıyacağını gösteriyor.
Nihai hesaba gelirsek 2022 yılının ilk altı ayı için memur ve emeklilere yapılacak zammın yüzde 21 civarında olacağını söylemek mümkün.
Bu zam oranından memur ve emekliler memnun olacak mı? Hissedilen enflasyonun resmî enflasyonun çok üzerinde olduğu, asgari ücretin altında ücret alan emekli sayısının milyonları bulduğu bir ülkede yüzde 21’lik bir zammın memnuniyet yaratması mümkün değil.
Diğer yandan asgari ücretin yüzde 50 zamlandığı hikâyesinin (her asgari ücretli için oran bu değil) hükümet tarafından her yerde altı çizilerek anlatıldığı bir ortamda memur ve emeklilerin yüzde 20’lik bir ücret artışı ile memnun olmasını beklemek çok zor.
Her geçen gün kamu personeli, özel sektör çalışanı fark etmeksizin asgari ücretlileştiğimiz bir dönemi yaşıyoruz. Bakın size basit bir veri daha vereyim.
TÜİK’e göre 2020 yılında ortalama bir çalışanın işverene maliyeti 5.194 TL olmuş. Aynı yıl asgari ücretin brüt maliyeti ise 3.458 TL! Yani ortalama işveren maliyeti asgari ücretin 1,5 katı kadar imiş. Geçtiğimiz yıl asgari ücretin yüzde 21 bu yıl da yüzde 30-50 arasında arttığını düşünürseniz sizce şu an aradaki fark kaç kata indi? Sayıları 10 milyon denen asgari ücretli sayısı sizce bu şartlarda kaça çıktı?
Görünen o ki durum pek parlak değil.
Genel ücretler seviyesinde durum olumsuz iken asgari ücretin zamlı seviyesinin de pek derde derman olmadığı ortada.
Bakın iki gün evvel Türk-İş Aralık ayı açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı. Açıklanan verilere baktığımızda 2021 yılının son ayında gıda fiyatlarındaki artışın yüzde 25’in üzerinde olduğu anlaşılıyor. Yıllık gıda fiyatları artışı da yüzde 50’lerin üzerine çıkmış gibi görünüyor. Açlık sınırı 4.000 TL’nin üzerinde iken yoksulluk sınırı da 13.000 TL’yi aşmış durumda.
Asgari ücretlinin ilk kez zamlı maaşını Şubat başında alacağını düşünürsek ve Ocak’ta da fiyat artışlarının yavaşlayarak devam edeceğini dikkate alırsak asgari ücretteki artışın çoktan fiyatlar altında ezildiğini söylemek mümkün.
Ya da en iyimser haliyle zamlı asgari ücret sadece ilk ay açlık sınırının üzerinde kalacak. Ardından yine asgari ücretliyi açlık sınırının altına hapsetmiş olacaklar.
Yani meselenin sadece maaş zamları olmadığını görmek için iktisatçı olmaya gerek de yok. Enflasyonu dizginleyemediğimiz sürece zam oranlarının ne kadar büyük olduğu da önemini yitirmeye başlıyor.
Yani 30 milyona yakın ücretli için durum tam anlamıyla şuna dönüyor.
Çalışanları asgari ücrete, asgari ücreti açlık sınırına mahkûm eden bir ekonomi…