Sürekli aynı şeyi söylüyorum. Söylemekten de vazgeçmeyeceğim. Bir savaşın kazananı olmaz. Kimi az, kimi çok, herkes kaybeder.
Şu an Ukrayna-Rusya savaşında da birebir olan bu. Herkes kaybediyor. Bütün dünya kaybediyor. Savaşın süresine ve şiddetine, bu süreçte gösterilen tepkilere göre bu kaybın boyutu da değişiyor.
Elbette yanı başımızda bir ülkede yaşayan insanların yaşam kavgası verdiği bir ortamda bunları yazmak oldukça zor. Ama bir yandan da zaten oldukça sıkışık bir ekonomik dönemden geçiyoruz. Dolayısıyla zor da olsa kendi ülkemiz açısından bir durum tespiti yapmak gerekiyor.
Ukrayna çatışmaların sürdüğü ülke olduğu için savaşın ne kadar süreceğine bağlı olarak ekonomik ilişkilerin bir süre daha neredeyse sıfır seviyesinde gideceğini söyleyebiliriz. 2,6 milyar dolar ihracat ve 4,5 milyar dolarlık ithalat hacmine sahip olduğumuzu düşünürsek 7 milyar dolara yaklaşan bir ticaret hareketinin savaşın süresine bağlı olarak çok büyük bir kısmını bu yıl kaybedeceğiz.
Geçtiğimiz yıl Ukrayna’dan 2,5 milyon civarında turisti ağırlamışız. Bu noktada turizm hareketliliğinin de yok denecek seviyeye düşeceğini söyleyebiliriz. Bu da Türkiye turizmi açısından 2,5 milyar dolara yakın bir gelir kaybı demek. Dış ticaret ve turizm üzerinden baktığımızda sadece Ukrayna ile olan ekonomik ilişkilerden yaşanabilecek ekonomik kayıp 5 milyar doları bulabilir.
Meselenin Rusya bacağında yaşayacağımız sıkıntıyı belirleyecek olan ise Rusya’nın bundan sonraki süreçte savaşta takınacağı tutum. SWIFT’ten çıkarılma da dahil birçok uluslararası yaptırımla karşı karşıya Rusya. Bu yaptırımlar özellikle finans ve uluslararası ticari işlemleri hedef alıyor. Yaptırımlarla Ruble’nin değer kaybı başta olmak üzere Rusya ekonomisinin de ciddi bir daralma yaşaması bekleniyor. Hal böyleyken 35 milyar dolarlık bir dış ticaret hacmine sahip olduğumuz Rusya’yla yaptırımlar sonrası ticaretin daralması oldukça muhtemel. Yine turizm tarafında da en önemli pazarımız olan Rusya’dan ülkemize gelen 7 milyona yakın turistin Rusya’daki ekonomik zorluklardan etkileneceğini de söyleyebiliriz.
Turizm ve dış ticaretten kaynaklı olarak Rusya ile ekonomik ilişkilerden kaynaklı olarak ortaya çıkacak zararın boyutu savaşın süresine bağlı olarak 7-10 milyar dolar seviyesine kadar çıkabilir.
Yukarıda tahmin etmeye çalıştığım veriler genel olarak Türkiye ekonomisine yansıyacak doğrudan maliyetler.
İşin bir de emtia fiyatları açısından olumsuz etkileri kısmı var. Rusya’nın SWIFT işlemlerinden çıkarılması ile dış ticaretinde yaşanacak olası daralmanın ilk etkilerini enerji fiyatlarında göreceğimizi sanıyorum. Savaşın ve yaptırımların uzun sürmesi halinde Türkiye’nin en önemli döviz gider kalemlerinden biri olan enerji faturası da büyüyecek.
Geçtiğimiz hafta petrol fiyatlarının 100 dolara yükselmesinin Türkiye’nin yıllık enerji faturasına maliyetinin ek olarak 7-8 milyar doları bulacağını ifade etmiştim. Bunun üzerine savaşla birlikte gelecek ek bir yüzde 20’lik fiyat artışı, fiyat kalıcı olduğunda maliyetin 10 milyar doların üzerine çıkmasına neden olabilir.
Bütün bunları alt alta koyduğumuzda 20 milyar dolara yakın bir ekonomik kayıp riskiyle karşı karşıyayız. Bu ülkelerle iş yapan işletmeler, tur operatörleri, oteller ciddi risk altında. Yine bu ülkelerden ithal ettiğimiz mallarla ürettiğimiz ya da direk ithal ederek kullandığımız malların (akaryakıt, doğalgaz, buğday vs.) fiyatlarında da içeride artış yaşayacağımızı ön görebiliriz.
Zaten yüksek olan enflasyonun arkasındaki maliyet artışının devam etmesi demek bu!
Yüzde 55’e yaklaşan bir enflasyon ortamında, içeride dövize olan talebin bin bir güçlükle durdurulduğu bir dönemden geçerken yukarıda anlattığım kayıplar, yaşadığımız krizin etkilerinin maalesef daha da derinleşmesine neden olacak gibi görünüyor.
Türkiye ekonomisinin hala 2021 yılından miras kalan krizle boğuştuğu bir ortamda, böylesi bir kaybın telafisini nasıl yapabiliriz, ekonomi yönetiminin bu konuda nasıl bir hazırlığı var bilmiyoruz.
Şu ana kadar yapılan tek açıklama Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndan geldi.
Ne dedi Bakanlık?
Bize güvenin, dolar almayın oldu! Unutmadan bir de dün Tarım Bakanlığı’ndan zeytinyağı, kırmızı mercimek ve fasulyeye ihracat yasağı geldi.
Fakat mesele oldukça zorlu ve kapsamlı bir çalışma gerektiriyor. Gördüğünüz gibi rakamlar ekonomimizde ciddi bir hasar görebileceğimizi gösteriyor.
Savaşın bir an evvel bitmesi Türkiye için ayrıca bir öneme sahip.
Aksi takdirde halı altına süpürüp yok saydığımız kendi ekonomik sorunlarımızın da her an hortlamasına neden olabilecek büyük bir riskle karşı karşıyayız.