Hepimizin en temel sorunu yaşamın yetişemediğimiz bir hızda pahalı hale gelmesi. Bir atasözümüz var ya hani “Allah kimseyi gördüğünden geride koymasın” diye…
Maşallah her geçen gün bir önceki gün yaşadığımızdan geriye doğru koşa koşa gidiyoruz.
Biliyorsunuz zaten uzun zamandır da bu konularda konuşuyoruz, yazıyoruz. Biz bunları söylerken iktidar ise asıl pahalılığın dünyada olduğunu söylüyor.
Açıklanan verileri de öyle güzel kullanıyorlar ki…
Mesela alıyorlar Avrupa’daki benzin fiyatını! Euro/TL kuruyla çarpıyorlar. Sonra dönüyorlar bakın Avrupa’da en ucuz benzin bizde diyorlar.
Ya da başka malları örnek gösterip aynı bu şekilde karşımıza çıkıyorlar.
Biz de hep satın alma gücüne göre bakacaksınız diye uyarıyoruz.
Bazen biz de karşılaştırma yaparken eksik karşılaştırma yapabiliyoruz. Mesela asgari ücretin yıllar itibariyle kaç altın aldığı karşılaştırması, zaten altını uzaktan bile göremeyen asgari ücretli için pek anlamlı bir karşılaştırma değil artık.
En makul karşılaştırma ise bir tüketim sepetinin farklı ülkelerdeki satın alım gücü üzerinden olabilir diye yazıyorum hep.
İşte tam da bunun için hazırlanan bir veri var.
Satın alma gücü paritesi deniyor!
2021 yılı verilerini de evvelki gün yayınladılar…
Manşete bakarsanız yine iktidara yakın isimlere süper malzeme çıktı.
Manşetteki malzeme şu:
“Türkiye’nin 2021 yılı sonuçlarına göre tüketim mal ve hizmetlerine ilişkin fiyat düzeyi endeksi 40 oldu. Bu değer AB içindeki en düşük değer. 27 Avrupa Birliği ülkesi genelinde 100 euro karşılığı satın alınan aynı mal ve hizmet sepetinin, Türkiye’de 40 Euro karşılığı Türk Lirası ile satın alınabileceğini gösteriyor.”
Almanya için bakarsanız bu sepetin fiyatı 111 euro…
Yani biz acayip ucuz bir ülkeyiz…
Avrupalı’nın 100 euroya alabildiği mal ve hizmetleri biz Türkiye’de 40 euroya alabiliyoruz.
Harika haber değil mi?
Değil!
Neden mi değil?
Çünkü iş sadece sepetin fiyatı değil. Aynı zamanda o sepeti satın alabilecek gelirin elde edilebilmesinde.
İşte tam da bu noktada canımız yanıyor…
Bizde 40 euroyu kazanmak öyle kolay değil!!!
Almanya örneğinden bakalım mı?
Almanya’da asgari ücret son düzenlemeyle beraber saatlik 12 euroya yükselecek. Yani 9 saat çalışan bir asgari ücretli aynı mal ve hizmetlerden oluşan sepeti satın alabiliyor. Aynı sepet için Almanya’daki asgari ücretlinin sadece bir gün çalışması yeterli olacak.
Türkiye’de neredeyse artık standart ücrete dönüşen asgari ücretin saati ne kadar derseniz hesaplayalım.
Yasal çalışma süresi sınırı olan haftada 45 saat için ayda 4.253 TL ödeniyor. Saat ücreti 23,6 TL’ye geliyor. Bugünkü kurdan bakıldığında (1 Euro=18,30TL) saat ücreti 1,30 euro ediyor.
Almanya’da 9 saatte edilen sepet için 30 saatten fazla çalışmak anlamına geliyor.
Yani 3,5 kat!
Bu yeterince acıtmadı daha acısı var mı diye sorarsanız onu da diyeyim…
Hesaptan anlamayan, tek derdi kendisi olan iktidar sahiplerinin bu tablodan utanmak yerine, milyonlarca insana bunu şükür malzemesi olarak sunmaları…