Faiz sebep, enflasyon netice midir bilmiyorum ama uygulanan mevcut politikalar sebep hep birlikte yoksullaşmamız sonuçtur.
Verilere genel olarak bakınca durum pek bu kadar acıymış gibi görünmüyor. Ama birazcık o verilerin ortaya çıkmasına neden olan alt kırılımlara baktığınızda hayatımızın çok büyük bir hızda ne kadar zorlaştığını anlamak için ekonomist olmaya da gerek yok.
Önce genele bir bakalım!
Yıllardan 2019. Aylardan ise Kasım olsun.
O gün asgari ücret 2.020 TL! Tam bir yıl sonra Kasım 2020’de asgari ücret 2.324 TL olmuş. Yani yüzde 15 artmış.
TÜİK’in enflasyon verilerine baktığınızda Kasım 2019 - Kasım 2020 arası enflasyon oranı yıllık yüzde 14,03.
Bu iki veriye baktığınızda asgari ücretli bırakın enflasyona ezilmeyi, yüzde 1 de refah payı (!) almış!
Bir de geçtiğimiz Kasım ayından bugüne yani son bir yıla bakalım.
Bugün asgari ücret 2.825 TL. Geçtiğimiz yıl 2.324 TL olduğunu dikkate alırsanız asgari ücretin yıllık yüzde 21,56 arttığını görüyorsunuz.
TÜİK’in son açıkladığı enflasyon oranı yüzde 21,31!
Geçtiğimiz Kasım ayından bu Kasım ayına baktığınızda yıllık enflasyon oranı ile asgari ücret zammı neredeyse eşit.
Muazzam hesaplama!
Bu hikayenin tamamına baktığınızda 2019 yılı Kasım ayı ile 2021 Kasım ayı arasında asgari ücretlinin durumunda kayda değer bir değişim olmaması lazım.
Toplamda iki yıllık enflasyon oranı yüzde 38,32 iken, asgari ücretin artış oranı yüzde 39,85!
Satın alma gücü açısından pek bir şey değişmemiş gibi görünüyor.
Bu tespit bir yönüyle haklı!
O gün de alamıyordu dar gelirli, bugün de alamıyor!
Yani 2019 yılında da durum oldukça vahimdi. Bugün de durum çok vahim.
Aradaki fark ise 2019’a göre iki yıl daha fazla yoksulluğun devam etmiş olması. Ve bir fark daha var.
Maalesef bu yoksullaşmanın devam edeceği beklentisi hepimizin ana gündemi olmuş durumda!
Nasıl olmasın ki?
İşte bu sorunun yanıtı da başta verdiğim verilerin detaylarında saklı.
Birkaç örnek vereyim.
Önce mutfağa bakalım. Dar gelirli ailelerin sofralarının vazgeçilmezi patates mesela. Patatesin fiyatı iki yıl önce Kasım’da TÜİK’e göre 2,03 TL iken geçtiğimiz Kasım ayında 3,93 TL. Fiyat artış oranı iki yılda yüzde 93!
Kırmızı eti zaten geçtim. Tavuk etindeki fiyat artışı yine TÜİK’e göre iki yılda yüzde 98,80 olmuş.
Çok konuştuğumuz ayçiçek yağındaki iki yıllık fiyat artışı yüzde 113!
Bunları zaten çok konuşuyoruz diyeceksiniz.
Tamam haklısınız bir iki tane de mevsim ürünlerinden seçelim. Mesela bu ay TÜİK’in fiyatı en çok düşen ürünlerden biri olduğunu söylediği ıspanaktaki iki yıllık fiyat artışının yine TÜİK’e göre yüzde 74,5 olduğunu söylesem. Bu ay TÜİK’in fiyatının bir ayda yüzde 38 düştüğünü söylediği karnabahardaki iki yıllık fiyat artışının yüzde 95 olduğunu da eklesem.
Kış aylarının önemli gider kalemlerinden biri ısınma. Dar gelirli bir çok vatandaşımız ise hala kömür kullanıyor. TÜİK’e göre iki yıllık fiyat artış oranı yüzde 132!!!
Maaş artışı ne kadardı?
Yüzde 38,95!
Daha bu listeyi uzatırım.
Ama gördüğünüz gibi genelde her şey gayet iyi görünürken, alt kalemlere baktığınızda enflasyon üzerimizden tır gibi geçmiş.
Yoksulluk, dar gelirli gruplarda gelirin çok ötesindeki fiyat artışları ile birlikte kalıcı hale gelmiş durumda!
Mesele dar gelirli yurttaşlarımızla sınırlı da değil.
Orta direk de perişan oluyor.
Basit birkaç örnek de buradan vereyim.
Benzinli otomobil fiyatında iki yıllık artış yüzde 166! Bilgisayardan, elektrikli aletlere kadar her şeyin fiyatı TÜİK’e göre bile yüzde 100’ün üzerinde artmış.
Listeyi uzatıp moralinizi daha çok bozmayayım.
Vatandaşımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz demişti ya Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Boşuna zahmet etmese mi?
Zira olan olmuş!