Son dönemde hemen hemen her konuda altını çizdiğimiz en önemli nokta ekonomiye duyulan güven ya da bir başka deyişle güvensizlik! Neden önemli bu güven? Kısaca çünkü güven yüksek olursa tüketiciler tüketim harcamalarını arttırır, firmalar daha fazla yatırıma ve istihdama yönelir, ülkemize daha fazla döviz girişi olur ve en nihayetinde ülkede ekonomik büyüme hızlanır.
Bu nedenle ekonomiye olan güvenin ölçülmesi için de devletler çeşitli araştırmalar yapar. Bu araştırmalardan biri de tüketici güven endeksi. Tüketici güven endeksi verileri, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) iş birliği ile her ay açıklanır. Veriler hesaplanırken tüketicilere enflasyondan işsizliğe, harcama planlarından tasarruf planlarına kadar bir dizi soru sorulur. Bu sorulara verilen yanıtlara göre de hesaplama yapılır.
Yapılan hesaplamalara göre eğer tüketici güven endeksi 100-200 arasında ise tüketicilerin bugün ve gelecekte ekonomiye ilişkin güveni yüksek demektir. Eğer 0-100 arasında bir değer bulunuyorsa tüketicilerin ekonomiye güveni düşük demektir.
Ve son iki aydır yaşadıklarımızdan sonra nisan ayı tüketici güven endeksi sonuçlarını özellikle merak ettiğimi söylemem lazım.
Neden mi?
İki sebepten ötürü. Birincisi TL’nin değer kaybının, vatandaşlarımızın kriz algısını çok fazla güçlendirdiğini biliyoruz. Geçtiğimiz ay da TCMB Başkanı Ağbal’ın görevden alınması sonrasında Türk Lirası oldukça sert değer kayıpları ile karşılaştı. İkinci sebep ise döviz kurlarındaki artışın yavaşlaması ve dolayısıyla da önümüzdeki aylarda enflasyonun yavaşlaması için vatandaşların döviz almaktan vazgeçmesi ve hatta elindeki dövizi bozdurması büyük önem taşıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da defalarca vatandaşlara bu çağrıları bu yüzden yapıyor. Ancak çağrıdan öte bu beklentinin gerçekleşmesi ancak ve ancak vatandaşların ekonomiye olan güveninin artması ile mümkün.
İşte perşembe günü TÜİK, nisan ayındaki araştırmanın sonuçlarını açıkladı! Açıklanan rakama göre nisan ayında tüketici güven endeksi, mart ayına göre %7,5 düştü ve 86,7 olan endeks değeri 80,2’ye geriledi. Yani zaten 100’ün altında güvensiz seviyede seyreden tüketici güveni daha da düşmüş oldu.
Öte yandan bu düşüş, verinin hesaplanmaya başladığı dönemden bu yana, aydan aya en sert üçüncü düşüş. Daha önce 2018 yılı eylül ayında (Brunson krizi) ve 2019 yılı mayıs ayında (İstanbul seçimlerinin tekrarı) %8’lik düşüşler yaşanmıştı. Hatırlarsınız bu ayların hemen öncesinde de dolar, TL karşısında rekor seviyeleri görmüştü. Diğer yandan pandeminin başladığı 2020 yılında dahi aydan aya bu kadar sert bir düşüşü görmemiştik.
Neden salgında bile bu kadar sert düşüş olmamışken, bu ay böyle bir durum yaşandı?
Çünkü ekonomide ya da hayatın herhangi bir alanında güven kırılması kolay, kırıldıktan sonra yeniden tesis etmesi zor, yeniden tesis etme yolunda adım attığınızda ise bir daha asla kırmamanız gereken bir kavram da o yüzden. Kasım ayında ekonomi yönetimindeki görev değişiklikleri işte o güvenin yeniden tesis edilmesi yolunda atılan adımlar oldu. Piyasada ve tüketicide de karşılığını buldu! O dönemden bu yana artmaya başlayan tüketici güveni mart ayında TCMB Başkanı’nın görevden alınması ile bir kez daha kırıldı! Üzerine bir de salgının son dönemde yeniden zirve yapması ve kısmi kapanma önlemleri gelince işte tüketici güveninde aydan aya en sert düşüşlerden birini görmüş olduk!
İşin bir diğer kötü tarafı da açıklanan verilere göre otomobil ve konut alımına ilişkin beklentilerde çok sınırlı bir miktar güven artışı dışında neredeyse tüm alt başlıklarda (enflasyon beklentisi, işsizlik beklentisi, tasarruf ve harcama planları) tüketici güveni aylık bazda %10’larda düşüşler gerçekleştirdi!
Ezcümle açıklanan veriler, aslında bir nevi beklentilerimizin de doğrulanması oldu! Kurdaki artış, 128 milyar dolar tartışması, salgın yönetimindeki başarısızlık derken hemen hemen her alanda tüketici ülke ekonomisine güvenini aydan aya kaybettiğini bir kez daha ifade etti.
Bundan sonra da yakından takip edeceğimiz bu veriyle ilgili bu haftalık yazıyı biraz da şakayla karışık bitirelim.
Vatandaş ekonomiye güvenmeyince, gördüğünüz gibi bir yolunu bularak (gri pasaport vakası ve artan beyin göçü) yurtdışına yerleşme talebi ve riski yüksek olmasına rağmen belirsizliği yüksek, kazancı kolay görünen kripto para işlemleri artıyor!
Yani anormal işler bir anda normalleşmeye başlıyor.