Geçtiğimiz hafta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nda yapılan değişiklikler ve ardından Dolar/TL’deki sert yükseliş malumunuz. Cuma günü bir ara kur 9,29’u da gördü.
Çok değil kırkbeş gün önce 8,28’leri gören kurda kısa bir sürede 1 TL’ye yakın bir yukarı hareketi görmüş olduk. TL’deki değer kaybının ortaya çıkmasının temel nedeni, Eylül ayı başı itibariyle ekonomideki durum elvermemesine rağmen TCMB’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talebiyle faiz indirim sürecine gireceğinin işaretini vermesi ardından da ilk faiz indirimini yapması olmuştu.
Bu hafta TCMB’deki görev değişiklikleri bu indirim sürecinin devam edeceğini de işaret etmiş oldu. Yani TL’deki değer kaybının bir süre daha devam edeceğine şahit olacağız gibi görünüyor.
Faiz indirim sürecinin hükümet tarafındaki temel ekonomik gerekçesi ise ekonomik canlanmanın yeniden başlaması, uzunca bir süredir durağan devam eden yatırımların ve istihdamın hareketlenmesi.
Ancak TCMB’nin yaptığı faiz indirimi bankalarda henüz karşılık bulabilmiş değil.
Nasıl mı?
TCMB verileriyle bakalım.
TCMB’nin yayınladığı 8 Ekim haftasına ilişkin verilere göre faiz indirimine rağmen Ekim ayının ilk haftası ile ikinci haftası arasında kredi faizleri yükselişte. Mesela 1 Ekim haftasında bankaların konut kredileri için uyguladığı faiz oranı yıllık yüzde 17,83 iken 8 Ekim haftasında kredi faiz oranı yüzde 17,89’a çıkmış görünüyor.
Benzer şekilde bir haftalık farklar taşıt ve ihtiyaç kredilerinde de görülüyor. Taşıt kredisi faizi TCMB’nin faiz indiriminin ardından gelen 1 Ekim haftasında yüzde 20,37 iken geçtiğimiz hafta yüzde 21,31 olmuş. İhtiyaç kredisi faiz oranları da yüzde 23,34’ten yüzde 23,37’ye yükselmiş görünüyor.
TCMB’nin faiz indirimi henüz bankaların kredi faizlerinde karşılık bulmamış.
Neden mi?
Son dönemde bu konuda çok sık teknik tartışmalar yaşanıyor. Anaakım iktisat ve post-Keynesyen iktisatçılar paranın yaratım süreci ve dolayısıyla kredi mekanizması ile ilgili kendi bakış açıları ile durumu ifade ediyorlar.
Türkiye’de şu an yaşadığımız süreç her iki yaklaşımla da bakıldığında kredi faizlerinin devlet eli değmeden düşmesinin zor olduğunu, düşse de oldukça sınırlı düşüşler yaşanabileceğine işaret ediyor.
Anaakım iktisatçılar açısından kredilerin kaynağı olan tasarrufların TL mevduatı dışındaki alternatiflerinin daha cazip olması bankalar açısından paranın dolayısıyla kredilerin maliyetinin yüksek seyretmesine neden olacak gibi görünüyor. Ya da post-Keynesyen iktisatçıların özetle talepte ve genel olarak ekonomideki iyimser beklentilere bağlı olarak kredilerde canlanma olacağı savı da içinden geçtiğimiz talebin görece düşük olduğu dönemde bankaların kredi verme konusunda isteksiz davranabileceğine işaret ediyor.
Yani hangi taraftan bakarsanız bakın içinden geçtiğimiz koşullarda bankaları zorlamadan faiz indirim sürecinin hükümetin istediği ekonomik ve siyasi sonuçları ortaya çıkarması pek mümkün görünmüyor.
***
Bütün bu hikayeyi neden anlattım?
Biliyorsunuz Karar’daki son yazımda faiz indirim sürecinin hızlanmasının bir erken seçim sürecine işaret etmesine ilişkin senaryoları ifade etmiştim. Bu senaryolar içerisinde kilit nokta, faiz indirimi ile birlikte kredilerin ucuzlaması ve böylelikle kısa sürede tüketimin canlanmasındaydı.
Bunun ortaya çıkabilmesi için de bankaların hangi açıdan bakarsanız bakın sürece dahil olmaları gerekiyor. Geçmişte de bu sürecin böyle işlediğini gördük. Özel bankalar kendilerini korumak adına piyasa gerçekleri ile hareket ederken, kamu bankaları faiz indirimlerinin hızlı bir şekilde tüketicilere ve yatırımcılara yansıması adına inisiyatif almak durumunda kaldılar.
Benzer bir şekilde TCMB’nin şimdi yaşadığımız süreçteki faiz indirim hamlesi, bankalar sürece dahil olmadıkça istenen etkiyi yaratmayacak. Dolayısıyla daha önce ifade ettiğim erken seçim senaryosunda bir sonraki işaretçi bu tarafta olacak.
Özellikle Kredi Garanti Fonu ya da kamu bankaları eliyle zararına dahi olsa bir kredi genişlemesi hazırlığını görmemiz halinde TCMB’nin faiz indirim sürecinin seçime işaret etme olasılığının artacağını düşünüyorum.
Her ihtimalde bir açık kapı bırakayım.
Bir erken seçim daha önce de yazdığım şartlarda gerçekleşir ya da gerçekleşmeyebilir.
Ama bildiğimiz bir şey var ki erken ya da zamanında seçim farketmeksizin, ekonomide şartların her geçen gün daha zorlaştığı bir ortamda, seçim sürecinde bu faiz indirimleri kritik role sahip olacak.
Hem TCMB hem de kamu bankaları da maalesef gün gün hem ekonomik hem de itibar olarak zayıflamaya devam edecek.
Tüm diğer kamu kurum ve kuruluşlarında olduğu gibi...