Son dönemde hükümetin, muhalefetin ve uzmanların hepsinin nadir hemfikir olduğu bir konu var. Ekonomide işlerin yolunda gitmesinin büyük ölçüde güvene bağlı olduğu. Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati bu durumu kendine has üslubuyla biraz farklı ifade ediyor. Bakan “ekonomi gözlerdeki ışıktır!” diyor.
Gerçi Bakan Nebati, ekonomi gözlerdeki ışıktır derken kendisine soru soran televizyon sunucusuna kendi gözlerini işaret ederek bu cümleyi söylüyor. O yüzden ana fikirde hemfikir olsak da uygulamada mecburen ayrışıyoruz.
Ekonomi eğer gerçekten gözlerdeki ışıksa, o ışığı bakanların gözünde değil, vatandaşın gözünde aramak gerekir. Ve gerçekten vatandaşın gözlerinde de ışık olduğunda iyileşmenin yakın bir zamanda gerçekleşmesi mümkün olabilecektir.
Tabii ki tek tek vatandaşların gözlerinde ışık var mı yok mu bakmak zor.
İşte bu yüzden o ışığı yansıtabilecek verilere bakmakta yarar var. Geçtiğimiz hafta TÜİK bize bu konuda ipucu verebilecek iki veri açıkladı. Birincisi Türkiye Yaşam Memnuniyeti araştırması. Bu araştırma 2003 yılından bu yana yapılıyor. Bu çalışmada sorulan sorulardan biri de bir yıl sonrasına ilişkin beklentiler. Daha iyi olacak, aynı olacak, daha kötü olacak ve fikrim yok şeklinde seçenekler sunuluyor katılımcılara.
Verinin hazırlanmaya başlandığı 2003 yılından bu yana bir sonraki yıl için “daha iyi olacak” diyenlerin oranının en düşük olduğu yıl 2021. 2003-2020 yılları arasında gelen yılın daha iyi olacağına inanan katılımcıların oranının ortalaması yüzde 34 iken 2021’de bu oran sert düşerek yüzde 20,9 olarak tespit edilmiş.
Ancak başka bir çarpıcı sonuç daha var.
Daha kötü olacak diyenler genellikle en düşük orana sahip oluyor. Yine aynı karşılaştırmayı yapayım. 2003-2020 arasında takip eden yıl daha kötü olacak diyenlerin oranının ortalaması yüzde 13 iken 2021 yılında bu oran 2,5 kat artmış ve yüzde 33,8 olmuş. Verinin hazırlandığı 2003 yılından bu yana en yüksek oran.
Yani anlayacağınız yurttaşlara 2022 nasıl olacak diye sorulduğunda insanların gözünün ferinin kaçtığı görülmüş.
Benzer bir durum TÜİK’in aylık olarak açıkladığı tüketici güven endeksi verilerinde de görülüyor. Aralık 2021’de tarihi dip seviyelere düşen tüketici güveni Ocak’ta bir miktar iyileşmiş olsa da Şubat’ta yine düşüş gösterdi. 1-200 arasında hesaplanan veride 100’ün üstü iyimserlik, 100’ün altı kötümserliği gösteriyor. Veri sıfıra yaklaştıkça daha kötümser bir duruma işaret ediyor. 200’e yaklaştıkça da iyimserlik artıyor.
Bakalım TÜİK, tüketicinin güvenini Şubat’ta ne bulmuş?
TÜİK’e göre ocak ayında 73,2 olan endeks, şubat ayında yüzde 2,8 düşerek 71,2 oldu. Kötümserlik net kendini göstermiş.
Ancak bu araştırmada da yine mevcut güvenin dışında geleceğe yönelik beklenti de soruluyor. Mesela hanenin gelecek 12 aylık dönemdeki maddi durum beklentisi. Bu veri de 2012 yılından bu yana en düşük ikinci seviye. Gelecek 12 aylık dönemde genel ekonomik durum beklentisi de 2012’den bu yana en düşük üçüncü seviye.
Salgının hepimizi vurduğu dönemde dahi bu kadar düşük olmamıştı bu veriler.
Kamuoyu araştırma şirketlerinin yaptıkları araştırmaların sonuçları da benzer duruma işaret ediyor.
Neydi o durum?
Vatandaşın gözündeki ışık gitmiş.
Neyse başa dönelim!
Ne demiştik?
Ekonomi gözlerdeki ışıktır.
Ama Bakanların değil vatandaşların gözündeki ışık!
Vatandaşın gözünün feri bu kadar kaçmışken, güven sağlamak için çok somut başarılar elde etmek gerekir. Vatandaşa somut iyileşme yaşatmak ve ikna etmek gerekir.
Yoksa Türkiye gibi tüketicinin en önemli rol oynadığı bir ekonomide yurttaşta güven kalmazsa ekonomide istikrarı sağlamak mümkün olmaz.