Yeni ekonomi denemesi tüm hızıyla denenmeye devam ediyor.
Mantığı aslında oldukça basit. Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor ki faizleri indirelim. Faizler indiğinde iş insanları ucuza kredi alsınlar ve o kredilerle yeni üretim yatırımları yapsınlar. O yatırımlar sayesinde üretim artsın, istihdam artsın. Böylelikle de işsizlik düşsün.
Üretim artacağı için başka faydalar da ortaya çıkacakmış. Birincisi üretim artacağı için, piyasada mal miktarı artacak. Mal miktarı arttığında da fiyatlar düşecek.
Hop enflasyon düştü!
İkincisi artan üretim ihracatı da canlandıracak. Bu nasıl kendiliğinden oluyor onu tam anlamadık gerçi ama yine de diyelim ki üretim artınca ihracat da artmış olsun. O zaman da döviz gelirleri artacak, üretimde daha fazla yerli girdi kullanılacak ve ithalat düşecek.
Hop döviz açığı ve dolayısıyla da kurdaki dalgalanmalar bitti!
Anlatırken ne güzel anlatılıyor değil mi? Hepimiz anlıyoruz. Hatta muhtemelen okurken aslında ne kadar da iyi bir fikir diyenler bile olabilir.
Ama gelin görün ki bu iş anlatıldığı kadar kolay değil!
Bir kere tek değişken faiz değil. Dünyaya bu kadar entegre olmuşsanız (dış ticaret, uluslararası finans piyasaları vs.) faiz kadar döviz kurları da ekonominizde önemli bir değişken oluyor. Döviz kurları ise uluslararası finans piyasalarında, daha çok finansal işlemlerle belirleniyor. Yani sadece mal ve hizmet piyasalarındaki denge (ithalat-ihracat dengesi) değil belirleyici olan. O piyasalar ise getiriye göre hareket ediyor. Faiz de getirinin temel göstergesi.
Bir de tabii risk primi var. Yani piyasada faizle birlikte dikkate alınan bir diğer gösterge! Ekonomik ve siyasi riskler sizin o piyasalardaki imajınız ve getirinin garantisi açısından oldukça önemli.
Bunlarla sınırlı değil. Bir diğer önemli konu da süreç!
Reel ekonomide işlerin yoluna girmesi için daha uzun vadede adımlar atmak gerekiyor.
Düşünsenize faizler düşecek, yatırımlar başlayacak, yatırımlar tamamlanacak, üretim başlayacak, yeni pazarlar bulunacak derken bu adımlar ciddi bir değişim ve dönüşüm zamanı gerektiriyor.
Finans piyasalarında ise tam tersine tüm işlemler anlık gerçekleşiyor. Bir anda yatırımlar bir ülkeden başka bir ülkeye gidebiliyor. Bir anda rüzgar aleyhinize dönebiliyor.
Kabaca sistem bu. Çok daha detaylara inmek mümkün. Ama gördüğünüz gibi bu kaba modelde bile maalesef Türkiye’nin başta söylediğimiz reel ekonomiyi baz alan dönüşüm modeli finansal sistemdeki itibarına ve becerisine bağlı. Yani öyle saraylarla vs. olacak bir itibar değil bahsettiğim.
Verilere itibar. Para politikasına ve TCMB’ye itibar. Bilimsel bilgiyi temel alan politikalara itibar!
İşte tüm bunların tartışmalı olduğu bir dönemde faizi indirmeye başladığınızda, düşen tek şey politika faizi oluyor.
Onun dışında ise tüm faizler ters yönde hareket ediyor. Döviz kurları rekorlar kırıyor!
Dün yapılan Hazine borçlanma ihalesine baktığınızda bile durumu görüyorsunuz. TCMB’nin düşürülen politika faizi yüzde 15 iken Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi yüzde 22,7 faizle borçlanıyor. Devletin bu faizle dahi borçlanmakta zorluk çektiği bir ortamda iş dünyasında durum farklı mı?
Elbette ki değil!
TCMB’nin 26 Kasım haftası için yayınladığı son verilere göre ticari krediler için ticari kredilerde ortalama faiz oranı hala yüzde 18,88!
Diğer yandan bozulan beklentiler vatandaşların da TL’den kaçmasına neden oluyor. Döviz talebi sürekli artarken, maliyetler artıyor, enflasyon hızlanıyor. Artan enflasyon da vatandaşların satın alma gücünü düşürüyor.
Oysa ki yatırımların sadece ihracat için olacağı bir ülke değil Türkiye! 85 milyonluk devasa bir iç pazarı var!
Güçlü bir tüketim iştahına sahip 85 milyonduk biz!
Hani bir zamanlar yabancı yatırımcının Türkiye bizim için çok iyi bir pazar dediği ve bununla övünülen Türkiye’den bahsediyorum!
Hani şimdilerde ucuz işgücü ile yatırım cenneti olacak Türkiye dedikleri!
O zaman başa dönelim.
Neydi politikanın ilk adımı?
Faizler düşecek, yatırımlar artacaktı.
İş insanlarının, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye yatırımın artması için gerekli koşullar, öngörülebilirlik, itibar ve istikrar zayıflarken sizce bu modelin başarılı olma ihtimali var mı?
Kararı siz verin!