Geçtiğimiz hafta itibariyle gündeme bomba gibi düşen konulardan biri de Pandora Belgeleri oldu.
Pandora Belgeleri, Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu (ICIJ) tarafından paylaşılan ve 117 ülkeden 600’den fazla gazetecinin incelediği yaklaşık 12 milyon belgeye ilişkindi. Bu belgeler, birçok ülkeden iş insanları ve politikacıların vergi cennetlerini kullanarak sistemin boşluklarından nasıl yararlandığını gösteriyordu.
Bu belgelerde Türkiye’den de 220 ismin yer aldığını öğrendik.
Oraya geleceğiz ama öncesinde sistemin nasıl çalıştığına bir bakalım.
Vergiden kaçınmak isteyen servet sahipleri öncelikle bu vergi cenneti olarak adlandırılan yerlerden birinde şirket kuruyorlar. Başka insanlar aracılığı ile kurulan, asıl isimlerin görünmediği bu şirketler adına vergi cennetinde hesaplar açılıyor. Bu işlem yapıldıktan sonra para vergi cennetindeki hesaba akmaya başlıyor. Dikkat çekmemesi için para, küçük (kime göre?) parçalar halinde bu vergi cennetindeki hesaplara geçiyor.
Son aşama vergi cennetindeki şirkete giden o paraların harcanması aşaması. Pandora belgelerinden ve daha önce konuyla ilgili yapılan araştırmalardan anladığımız kadarıyla asıl iş burada başlıyor.
Bu şirketler adına alınan mülkler, mülkün alım-satım işlemlerindekine göre önemli vergi avantajları sağlıyor.
Mesela yayınlanan belgelere göre İngiltere Eski Başbakanı Tony Blair, 2017 yılında değeri 8,8 milyon dolar olan bir mülkü doğrudan satın alsa idi 400.000 Dolar daha fazla vergi ödeyecekti. Ancak Blair’in doğrudan mülkü satın alması yerine mülk önce vergi cenneti İngiliz Virgin Adaları’nda kurulan bir şirkete satılıyor. Blair de bu şirketi satın alarak mülkün kullanımını üzerine geçirmiş oluyor.
Pandora belgelerinde böyle bir çok işlem var.
Burada alım-satım işlemlerinden kaynaklanan vergilerdeki kayıp dışında, özellikle Türkiye gibi ülkelerde başka vergi kayıpları da oluşuyor.
Mesela yurtdışı gelirlerinin vergilendirilmesi hususu.
1 Temmuz 2021 tarihinde Dünya Gazetesi’nde Bumin Doğrusöz köşesinde yurtdışı temettü gelirleri ile ilgili düzenlemeleri ele almış. O yazıdan anladığım kadarıyla gerçek kişilerin yurt dışındaki kurumlardan elde edecekleri gelirleri için de bir vergilendirme söz konusu oluyor. Elbette istisnai durumlar da var.
Yine anladığım o ki vergi cennetleri özellikle yurtdışında elde edilen gelirlerin Türkiye’de vergilendirilmeden kullanılmasında işe yarıyor. Böylelikle yurt dışı kazançlar, Türkiye’de yüzde 40’a varan vergilendirme yerine yüzde 2-3 gibi vergi oranlarıyla vergi cennetlerine götürülebiliyor. Yani hem yurtdışı gelirlerin vergilendirilmesi, hem de yerli ve milli iş insanlarımızın Türkiye dışındaki gayrimenkul alım-satım işlemleri için bu vergi cennetleri ciddi miktarda “vergi tasarrufu” sağlamış oluyor.
Altını çizmek gerekir ki bütün bu vergi cennetlerinde yapılan işlemlerde yasadışı bir durum yok.
Ancak asıl eleştiri, işlemlerin gizliliği ve vergi kayıpları oluşturmalarından yani işin etik kısmından kaynaklanıyor. Ayrıca ortaya çıkan Pandora belgelerinde Rusya, Ukrayna, Birleşik Arap Emirlikleri, Honduras, Azerbaycan gibi ülkelerden 336 siyasetçinin buralarda işlem yapmış olması, bu servetlerin kaynağı dahil olmak üzere bir çok soruyu da beraberinde getiriyor.
Türkiye’de ortaya çıkan isimlerin arasında bildiğimiz kadarıyla siyasetçi yok.
Fakat Türkiye’nin önde gelen varlıklı isimlerinin bu süreçte yer alması oldukça can sıkıcı.
Son birkaç yıldır içinden geçtiğimiz kriz varlığını daha derinden hissettirirken, yine salgın sürecinde esnaf, dar gelirli, işsiz kalan yurttaşlar bütçeden beklediği desteği alamazken Türkiye’de zengin olan, bu ülkeye iş yapan isimlerin dışarıda bu tip işlere girişmesi doğal olarak tepki çekti.
Öte yandan Türkiye’de 2008 yılından bu yana neredeyse her 2 yılda bir uygulanan varlık barışı ile ülke dışında tutulan kıymetler beyan edildiğinde rahatlıkla Türkiye’ye geri dönebiliyor.
Ne kaynağı soruluyor ne de vergi alınıyor…
Ancak iş insanları, varlıklı sınıflar bu avantajları sonuna kadar kullanırken milyonlarca çalışan gelirinin vergisini daha maaşını almadan ödüyor...
Gelir adaleti mi diyorlardı?
Buyrun size adalet işte...