Coğrafi keşifler ve bunlara paralel olarak ticaret yollarının değişmesi Dünya’yı çok etkilemiştir. Avrupa ülkeleri bu yolla zenginleşirken, Venedikliler, Cenevizliler bu sebepten ötürü iflas etmişlerdir. Amerika’nın keşfi ve ticaret yollarının Akdeniz’den Atlantik’e kaymasından Osmanlı bile olumsuz etkilenmiştir.
Bu değişiklik sadece siyaset ve ekonomide olmamış, coğrafyaya da sirayet etmiştir. Süveyş Kanalı, Hazar Denizi’ni Karadeniz’e bağlamak gibi fikirler Sokullu Mehmet Paşa tarafından dile getirilmişti. Daha sonra Süveyş Kanalı’nı İngilizler açmış, Hindistan ile olan bağlarını kuvvetlendirmişlerdi.
Aynı şekilde Panama kanalı da daha 1700’lerden beri hep düşünülmüş ancak 1914’te ABD tarafından gerçekleştirilmişti. Üstelik İngilizler’in Mısır’da siyasi hakimiyet kurması gibi, Panama’da da ABD etkin bir siyasi güç olmuş hatta ABD ordusu Kanal’ın güvenliğinden sorumlu tutulmuş, garantörlük hakkı almıştı.
Süveyş Kanalı’nın açılması Afrika’da birçok ülkenin ekonomisini vurmuş, Panama Kanalı da Şili, Arjantin gibi ülkelerin limanlarını değersizleştirmişti. Her zaman olduğu gibi ekonomide birisi kazanırken birisi kaybetmişti.
Malûmunuz artık küresel aktör olarak Çin sahneye çıktı. Şu an için Dünya’nın ikinci büyük ekonomisi. Bu hızla giderse birinciliği de alacak gibi görünüyor. Eskiden yatırım yapılan, edilgen bir ülke iken artık yatırım yapan etkin bir ülke haline geldi.
Daha önce bu sütunlarda yazmıştık. Çin, artık ciddi ciddi ABD’ye meydan okumaya başladı. Bir Kuşak Bir Yol projesi ile Avrasya’ya uzanmaya çalışıyor. Şangay enerji borsasında yuan ve altın karşılığı petrol ticaretinin kapısını açarak Amerikan dolarına alternatifler oluşturuyor. Afrika’da çok geniş tarım alanları satın almış durumda.
Şimdi bunlara bir de Nikaragua’da bir kanal hayali eklendi. İşin görünürdeki sebebi Panama kanalının modern, geniş, yüksek tonajlı gemilere yönelik ihtiyacı karşılayamaması. Bir de işin siyasi boyutu var. Her ne kadar Kanal, Panama devletine ait olsa da ABD’nin askeri koruması altında. Yani Çin gemileri bu kanaldan geçerken bir yerde Amerika’nın kılıcının altından geçiyorlar.
2013’te bir Çin şirketi Nikaragua devletinden kanal yapımı için izin aldı. Daha sonra hem maliyet hem de çevresel sorunlar yüzünden ertelendi bu proje. Ama unutulmadı. Çin, bunu adeta demokles’in kılıcı misali ABD’nin önüne arada bir getiriyor.
Eğer Nikaragua kanalı hayali yeniden canlanır ve ciddi ciddi Dünya gündemine oturursa iki ihtimal var. Ya iki süper güç bunu uzlaşarak ve ortak müştereklerde anlaşarak yaparlar, ki bizce çok uzak ihtimal. Ya da Çin, yeni kanalı ekonomik-politik araç olarak kullanmaya kalkar ve adeta ikinci bir Küba Krizi’ne yol açar. Yaşayıp, göreceğiz…
İşin bizim ülkemizi ilgilendiren tarafına gelince... Artık Dünya’da yaşanan hakimiyet krizi ve ticaret savaşı sadece ekonomileri, siyasetleri değil coğrafyaları bile zorlamaya başladı.
Hatırlayınız, Kanal İstanbul projesini savunanlar bunun İstanbul’un güvenliği için olduğunu söylemişlerdi. Ama birçok uzman asıl meselenin Boğazları yani Montrö sözleşmesini bypass etmek olduğunu dile getirmişti. Romanya, Bulgaristan Montrö konusunda ABD tezlerine yakınken, Türkiye eski SSCB şimdiki Rusya’yı kızdırmamak için Boğazlar meselesini hiç kaşımamaktadır ve statükonun devamından yanadır.
Benzer bir mesele Süveyş Kanalı için de var. İsrail’in Akdeniz’deki Ashdod limanı ile Akabe Körfezi’ndeki Elyat limanını bağlayacak bir kanal yapılaması planı…
Burada da maksat Süveyş Kanalı’nı bypass edip Mısır’ın tekelini kırmak, İsrail’in elini güçlendirmek. Üstelik bu plana İsrail’in giderek arasını düzelttiği körfez ülkelerinin de sıcak baktığı yazıldı, özellikle BAE’nin. Muhtemelen Rusya, İran böyle bir durumda Mısır’ın yanında olacaklardır.
21.yy’ın küresel hakimiyet kavgası çok çetin geçiyor, kıtaları, okyanusları bile zorluyor. Coğrafi konumu, Türkiye’nin adeta hem şansı hem de makus talihidir. Bu kanal kavgalarının da içine çekileceğiz gibi görünüyor. İstanbul Kanalı ile zaten başlamıştı, olası bir İsrail kanalı projesinde de tarafımızı seçmek zorunda kalacağız. Ve her zamanki gibi bu tarz durumlarda bir tarafın dostu iseniz öteki tarafın düşmanı olursunuz.
İbni Haldun daha 14.yy’da “coğrafya, kaderdir” demişti. 21.yy’da da öyle olmaya devam ediyor.