Ünlü Game of Thrones dizisinde çok sık kullanılan bir tabir vardır, winter is coming. İngilizce, kış geliyor anlamına gelir. Mecazi olarak ise zor günler yaklaşıyor, bela geliyor anlamında bir deyimdir.
Felaketleri ile tarihe geçecek olan 2020 senesi zaten yeterince zorlu geçti, geçiyor. Ama Ekim ayının son günlerinde hem gerçek hem de yukarıdaki mecazi anlamı ile kış geliyor.
Daha önce bu sütunlarda IMF, Moody’s gibi uluslar arası kuruluşların yayınladıkları raporları kaleme almıştık. Bunlardan IMF, geçtiğimiz günlerde Dünya’nın ekonomik durumu ile ilgili bir rapor yayınladı. Uzun ve bol istatistiklerle dolu raporun ayrıntılarına girmeyeceğiz. Ama hem ülkemiz hem de Dünya ile ilgili maalesef çok kaygı verici ifadeler var.
İlk olarak Dünya ekonomilerinde küçülmenin devam edeceğini ve öyle iddia edildiği gibi V şeklinde bir iyileşmenin ufukta görünmediğini belirtiyor. Daha da fenası Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ekonomilerde bu durumun daha da ağır seyredeceği yazılmış.
Türkiye için yüzde beş küçülme tahminini aynen koruyor IMF. Aynı şekilde enflasyonun da düşmesine dair iyimser değiller. Küçülme ve enflasyon, halkın dili ile söylersek işsizlik ve alım gücünün düşmesi demek. Yani geçim sıkıntısı. Döviz kurunun yükselmesi ile kış aylarının kaçınılmaz tüketim kalemi olan doğal gaz ve enerjinin pahalanması ilk akla gelen günlük etki.
2021’de de durumun devam etme ihtimali öngörülüyor. Özellikle pandemi, aşının gecikmesi, ABD seçimlerin mahkemelik olması ihtimali gibi siyasi-sosyal etmenler de yangına benzin dökmekteler. Özel sektör ve kamu kurumlarının borçlarının çevrilmesi giderek zorlaşacağa benziyor.
Bunlara bankaları da eklersek krediye yani finansmana ulaşmak zorlaşacaktır. Bu da daha az yatırım daha az iş demek olacaktır. Mali yardım, tarımda sübvansiyon, borç ertelemesi vs. bütün bunların sekteye uğraması gündeme gelir.
Bazı ülkelerin, büyük küresel şirketlerin, önde gelen uluslar arası bankaların bir kısmının iflas etmesi uzak bir ihtimal de olsa, tamamen senaryo dışı değil. Burada asıl tehlike bunun bir paniğe dönüp küresel bir salgın halini alması. Birbiri ile aşırı entegre olan ülkelerin ekonomileri bu anlamda karşılıklı olarak çok olumsuz etkilenecek adeta bir zincirleme reaksiyona sebep olabileceklerdir. Bu, zayıf bir ihtimal ama hiç konuşulmuyor da değil.
Türkiye, 1994 ve 2001 krizlerinde tek başına idi. Yani krize giren tek ülkeydi ve kolaylıkla uluslar arası yardım bulabilmişti. Ancak şu an küresel bir krizle karşı karşıyayız. Dolayısıyla ülkelerin birbirlerine el uzatmaları artık daha zor.
Bırakın büyük finansal yardımları, pandeminin en ağır seyrettiği Mart-Nisan aylarında ülkeler birbirlerine sağlık yardımlarını bile esirgediler. Ülkemizde bazı süpermarketlerde daha şimdiden etlere, bebek mamalarına, sütlere hırsızlığa karşı alarm takıldığı zamanlardayız. Bunlar çok üzücü ve çok manidar gelişmeler.
Türkiye’de bir de son haftalarda erken seçim konuşuluyor. Her ne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu yalanlamış olsa da Türk siyasi geleneğinde seçim kelimesi bir tür sathı mail’dir. Konuşulmaya başlaması onun eninde sonunda gerçekleşmesi ile sonuçlanır. Çoğu zaman öyle olmuştur. 2021’de erken seçim olursa hele ki buna seçim ekonomisi de eşlik ederse, 2021’in de kayıp bir yıl olacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Zaten, küresel finansal sisteme format atmak, ikinci bir Bretton Woods imzalanması, ticaret savaşlarının şiddetlenmesi konuşulmakta idi. Pandemi süreci ve onun hızlandırdığı ekonomik küçülme bütün bunların üzerine eklendi. İyimser bir senaryo ile 2021’in ikinci yarısı, daha gerçekçi olan senaryoda ise 2022’nin birinci çeyreği, elle tutulur bir düzelmenin ilk hissedileceği zamanlar olacağa benziyor.
Daha kötümser görüşler ise pandeminin uzaması, Dünya’da siyasi gerilimin artması ve 1929 tipi bir büyük buhrana girileceğini söylüyorlar. Bizce bu en uzak ihtimal ama olursa en az on yıllık bir resesyon demektir. O zaman hepimize Allah acısın demekten başka çare kalmıyor.
Bu yazımız biraz karamsar oldu, farkındayız. Ama hayatın acımasız gerçeklerinden de kaçamayız. Akıllı politikalarla sarsıntıyı en az hasarla atlatmak mümkün olabilecektir. Böyle olacağına inanmak istiyoruz.