Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez’in ünlü romanını bilirisiniz, Kırmızı Pazartesi. Bir cinayet romanıdır. İşleneceği önceden bilinen, herkesin haberdar olduğu ama hiç kimsenin önleyemediği bir cinayeti anlatır. Üstelik gerçek de bir hikayedir, yazarın çocukluğunda yaşadığı kasabada geçmiş bir olaydır.
Pazartesi günü piyasalarda yaşadığımız olayları görünce aklımıza bu roman geldi. Cuma gecesi Merkez Bankası başkanının görevinden alınması ve ardından yaşanan olaylar, piyasa cinayetinin gelişini belli etmişti. Hepimiz biliyorduk, hiç birimiz engelleyemedik.
Bu satırlarda defalarca yazdığımız için artık ekonomi politikalarında ve yönetiminde nelerin yanlış olduğunu yazmayacağız. Nelerin yapılması gerektiğini de… Bu saatten sonra bunların konuşulmasının bir anlamı yok. Son birkaç gündür yaşananlara kısaca bir bakmak ve fikir yürütmek istiyoruz.
Öncelikle döviz. Dolar ve euro daha Pazar gecesi Asya piyasaları açıldığında yükselişe başlamıştı. Haftanın açılması ile daha da fırladı. Şu an için nispeten belli bir seviyede sabitlenmiş gibi görünüyor…
Borsa da aynı şekilde içleri acısı. O kadar ki pazartesi günü endeks bazında iki kere devre kesici çalıştı. Çok uzun zamandır yaşamadığımız bir olay. Hisse bazında da birçok hisse düşebilecek en düşük seviye olan -%10 seviyesinde düştü. İnsanlar o zararla satmak isteseler bile satamadılar, zira alıcı yok. Kademelerde alış kısımları en büyük hisselerde bile boş kaldı.
Bundan sonra ne olur? Ortalığın sakinleşmesi birkaç gün daha sürecektir. Bunu ilk dalga için diyoruz. Artık Merkez Bankası dövizi nasıl dizginleyecek, göreceğiz. Yabancı basında, ekonomi forumlarında sermaye kontrolü ve döviz mevduatın TL’ye çevrilmesi konuşuluyor. Biz hiç ihtimal vermiyoruz. Ama ülkemize olan güven açısından bunun konuşulması bile çok üzücü. Bu arada Maliye Bakanı’nın döviz rejiminde serbest piyasa ilkelerinden sapmayacağız sözünü de hatırlayalım. Dileriz ki öyle olur ama görüntü öyle değil.
Yurt dışı beklenen tepkiyi bu sefer daha sert verdi. İsveç merkezli bankacılar artık Türkiye’ye yatırım yapmayacaklarını söylediler. Almanya’dan; Volkswagen iyi ki de Türkiye’ye yatırım yapmaktan vazgeçmiş yorumları geldi. Bir de forex ve benzeri platformlarda TL’nin güçleneceğine yatırım yapıp batmış olan yatırımcılar vardı. Onlar da Twitter’da bundan sonra TL ile işlem yapmayacaklarını haykırıyordular.
Bir oyun düşünün, kuralları ve hakemi sürekli değişiyor. Bu oyunda kimse oyuncu olmak istemez. Artık ciddi bir ekonomik yalnızlığın ortasında olduğumuzu söyleyebiliriz. Ünlü ekonomist Mahfi Eğilmez’e “Venezüella olur muyuz?” diye sordular. “Hayır olamayız, çünkü onların petrolü var” diye yanıt verdi. Hayırlı olsun.
Elinizde, evinizde, işyerinizde sahip olduğunuz; yurt dışından dövizle ithal edilen her eşyaya çok iyi bakın. Uzun süre yerine yenisini koyamayabilirsiniz.