Özellikle 1980’lerde ve 1990’larda TV’de çok sık duyduğumuz bir sözdü bu “dış mihrak” sözü. Ülkemizde yaşanan her olumsuz hadisenin sorumlusu idi. Bir yerde bomba patladıysa, ülke çapında gösteriler, nümayişler olduysa, hayat pahalı ise vs. suçlu hep başkaları, hep dış mihraklardı.
Her taşın altında bu adamlar ve mihraklar vardı. Her zamanda ve her yerde idiler. Hiçbir zaafları yoktu. Bize dair her ayrıntıyı bilirler, istediklerine istedikleri işi yaptırırlardı. Türkiye adeta bu adamların elinde bir oyuncak olmuştu.
2000’li yılların başında bu dış mihrakları nispeten unutmaya başlamıştık. Ülkemizde terör, ekonomi gibi ciddi ve kronik sorunlar düzelme yoluna girmişti. Biz de bu dış güçlerin bizi artık rahat bıraktığını düşünmeye başlamıştık.
Ancak son on yıldır yeniden dış mihraklar devreye girmeye başladı. Ama artık onlar da akıllanmıştı. Başka isimler altında faaliyetlerini yürütüyorlardı. Faiz lobisi, üst akıl, karanlık güçler, birkaç aile, gri adamlar vb. birçok başka mihrak türedi. Oysaki eskiden yoktu bunlar, yeni çağın mihrakları artık bu isimlerle dolanıyordu ortalıkta.
Ne zaman ki ülkenin iç huzuru bozuldu, ekonomi rayından çıkma alametleri göstermeye başladı, bir gecede ansızın döviz yükseldi o zaman yeniden suçlular başkası olmaya başladı. Çok güçlü, çok kıskanılan bir ülkeyiz ama nedense bu odaklara bir türlü gücümüz yetmiyor.
Sadece Türkiye de değil. Dünya’da bir çok ülkeye dadanmış, başına bela olmuş durumdalar. Üstelik şimdi bir de pandemi çıkarttılar ve insanları aşıya mahkûm ettiler. Aşı ile insanlara çip enjekte ediyorlar.
Nedense hep gariban, fakir, geri kalmış ülkelerde görünüyorlar. Halkın eğitim seviyesinin yüksek olduğu, kurumların şeffaf ve hukuka uygun hareket ettiği, yöneticilerin hesap verdiği ülkelerde bu mihrakların borusu pek ötmüyor. Demek ki oralarda sömürülecek hiçbir zenginlik ya da menfaat yok.
Örneğin, bir zamanlar İran’da ülkenin yoksulluğunun nedeni olarak Şah ve onun ülkenin petrolünü “gavurlar” ile beraber çalması gösterilirdi. İran, Şah’tan da gavurlardan da kurtuldu ama fukaralıktan, ambargodan, dışlanmaktan kurtulamadı.
Komplo teorileri için “karmaşık sorunlara basit cevaplar arayan insanların ilacıdır” derler. Gerek kişisel gerek toplumsal sorunları doğru bir şekilde analiz edip, o sorunlara neden olan sebepleri tedavi etmedikçe insanlar da ülkeler de hep başkalarını suçlarlar.
Akılla, şeffaflıkla, hayatta en hakiki mürşit olan ilimle yönetilmezse; ülkeler ve toplumlar hep böyle hayali düşmanlar ve sebepler arar ve suçu onlarda bulurlar. Kendi yalanına kendisi inanan insanın acınası haline düşerler.
Saçma sapan komplo teorilerine, bir takım ideolojik saplantılara gömülüp gidersek işte o dış mihraklar, üst akıllar maalesef ülkemizden daha çok ekmek yerler. Acı ama gerçek…