Ülkemizin yetiştirdiği en ünlü ekonomistlerden Daren Acemoğlu’nu bilirsiniz. Kendisi bu topraklarda doğmuş, şu anda ABD’de yaşayan, Dünya çapında etkin bir akademisyendir. Özellikle “Why nations fail? (Ulusların Düşüşü)” adlı eserini tüm okurlarımıza tavsiye ederiz.
Acemoğlu, geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı. Ülkemiz ekonomisi ve genel gidişatı hakkında çok düşündürücü ve üzücü sözler sarf etti. Acemoğlu’nun söyledikleri özetle şu şekilde: ekonomi kötü, daha da kötüye gidebilir ve düzeleceğine dair bir işaret de yok.
Acemoğlu daha önce de 2017 senesi sonunda Türkiye’de büyümenin sağlıklı olmadığını, tüketime, borç üzerinden kredili tüketime dayalı bir büyüme olduğunu belirtmiş ve bir krizin uzak olmadığını söylemişti. 2018 Ağustos ayındaki Rahip Bronson krizi elbette ki öngörülmesi zor bir krizdi. Ancak ekonomide bir zafiyet vardı ki bu kadar kolayca istismar edilebildi.
Derken son iki senedir bir de pandemi ile uğraşıyoruz. O sürecin de nasıl yönetildiği ortada. Özellikle küçük esnaf, lokanta ve kafeler, müzisyenler başta olmak üzere bir çok kesim ciddi sıkıntılar yaşadı, yaşıyor. Turizm daha yeni toplanmaya başladı. Aşılamada gecikildi, daha yeni yeni hızlanılıyor vs.
Dün itibarı ile elektrik ve doğalgaz zamları yapıldı. Arkası başka kalemlerde de gelecektir. Ciddi bir enflasyon ve fakirleşme ufukta görünüyor.
Yine Acemoğlu’nun dile getirdiği bir başka konu daha var o da kurumların giderek yıpranması. Hatta daha da kötüsü kurumsallaşmanın tamamen bitmesi gibi bir durum söz konusu. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve tarafsızlığı piyasa nezdinde ciddi bir zaafa uğramış durumda.
Hâkim ve Savcıların Kurulu’nun üyelerinin atanmasında siyasi otoritenin sözü geçiyor. Bu da yargıya olan güveni zedelemekte. Yine geçen gün Sayıştay Başkanı’nın seçiminde de benzeri tartışmalar ve dedikodular yaşandı. Bütün bunlar sistemi ve kurumları yıpratmakta. Kurumlar yıprandığı zaman da kalıcı bir büyüme ve refah olmuyor. Ancak bir şişme oluyor. O şişme de balon misali patlayacağı günü bekliyor.
Bugün içinde yaşadığımız Dünya’da serbest piyasa ekonomisi genel kabul görmüş olan ekonomik sistemdir. Bu sistemin bir takım temel kurumları vardır. Hukukun üstünlüğü, tarafsız, hakem kurumlar, şeffaflık, hesap verilebilirlik, adil rekabet, kuralların baştan belli olması ve sürekli değiştirilmemesi bunların başında gelir. Acemoğlu, bu konuda da ikaz ediyor. Kurumsal yıpranmanın ciddi boyutlara vardığını ve tamiratın giderek zorlaştığını belirtiyor.
Sürekli olarak kurumların zarar gördüğü, yabancı sermaye şöyle dursun yerli sermayenin ve yerli iş gücünün bile kaçtığı bir ülkeyiz. Bir zamanlar AB tam üyeliği konuşulurken, artık Avrupa ile iyi komşuluk görüşmeleri yapıyoruz. AB üyeliğimiz artık sadece fıkra konusu…
Halkbank, Zarrab gibi davalar ile ülkemizin itibarı uluslar arası sermaye nezdinde ciddi itibar kaybına uğradı. O konunun akıbeti halen belirsiz. ABD’nin CAATSA yaptırımları ve daha bir çok uluslar arası gerilim de cabası.
Gerçekten de daha kötüsü ufukta görünüyor gibi. Aynı yaklaşımlar devam ettiği sürece başka bir netice beklememek lazım. Allah yardımcımız olsun.