İkinci çeyrek büyüme rakamları açıklandı. Türkiye ilk çeyrekte ortalama yüzde 7 büyümüştü. İkinci çeyrekte yatırımlarda yıllık yüzde 20,3 büyüme izlendi. İhracat, 2021 yılının ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 60 ithalat ise yüzde 19,2 büyüdü. Bu rakamların ardından ikinci çeyrekte büyümeye en büyük katkı 13,8 puanla özel tüketimden geldi.
Bütün bunlar güzel rakamlar. Hatta yurtdışı yatırım kuruluşları Türkiye’nin 2021 büyüme beklentisini bile revize edip, arttırdılar. Bloomberg, 23 ekonomistin katılımıyla gerçekleştirdiği anketin sonuçlarını yayımladı. Buna göre Türkiye'nin 2021 yılına ilişkin büyüme beklentisi yüzde 4,8'den yüzde 5,5'e yükseltildi.
Sadece Bloomberg de değil. Moody’s, Türkiye için 2021 büyüme beklentisini yüzde 5’ten 6’ya çıkardı. J. P. Morgan 2021 büyüme tahminini yüzde 8.4 şeklinde yaparken, Goldman Sachs da yüzde 7.5 olan büyüme beklentisini yüzde 9.5 olarak değiştirdi.
Ancak bir de hayatın günlük akışı var. Vatandaşların günlük yaşamı ve hayat pahalılığı konusu kastediyoruz. Zira bu büyüme rakamları henüz halkın alım gücüne etki etmiş değil. Çevremizde bir çok kişiden hayatın ne kadar pahalandığına dair, geçim derdine dair şikayetler dinliyoruz.
Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada ünlü bir market zincirinin 2018 Haziran ayı ürün kataloğu yayınlandı. O günkü fiyatlar ile bugünkü fiyatlar, asgari ücretin alım gücü açısından karşılaştırıldığında ciddi bir fakirleşme söz konusu.
Burada bir başka nokta ise büyümenin kalıcı ya da sürdürülebilir olması. Zira şu an için bu konuda da bir çekince var. Bunun için bir çok kesimden öneriler geldi. Yatırımlar için zorunlu nakdi destekler sunulması, yapısal sorunların çözümü için gözle görülür aksiyon alınması, enflasyonun dizginlenmesi için ikna edici bir planın işleme konması, TL’nin değerine dair öngörülebilir bir yol haritası çizilmesi… Tüm bu önerilerden bazıları bunlar.
Ayrıca ekonomi yönetiminde bir kurumsallaşma beklentisi de var. Şu an için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın emir ve direktifleri ile ekonominin yönetildiğine dair bir intiba mevcut. Oysaki Merkez Bankası bağımsızlığı başta olmak üzere, piyasada bir çok soru işareti bulunmakta. Bunların net bir şekilde bertaraf edilmesi ülkemiz için son derece yerinde olacaktır. Adil ve tarafsız yargı, kurumların özerkliği, sadakat değil liyakat ile yönetilen makamlar… İşte o zaman büyümemiz hem kalıcı hem de daha sağlıklı olur. Geniş halk kitlelerinin bunlardan istifade etmesi de kolaylaşır.
Aksi halde büyümeden değil bir şişmeden bahsederiz, bir balon misali. O balon da gün gelir patlar. Tarihimizdeki nice örnekleri gibi.