Geçtiğimiz haftaki yazımızda Rusya-Ukrayna savaşının ekonomik boyutunu çizmeye çalışmıştık. Bir haftada çok şey değişti ve savaş daha da çetrefil bir hal aldı. İlk beklenti olan Rusya’nın iki günde zafere erişmesi gerçekleşmediği gibi savaş sanki giderek uzayacak gibi görünüyor. Özellikle bu savaşın ülkemiz ekonomisine olan muhtemel etkilerini mercek altına almak ihtiyacı var.
Öncelikle bazı beklenmedik gelişmeler oldu. Bunların başında Rus bankalarının bir çoğunun Swift sisteminden çıkarılması var. Bu, herhalde bugüne dek yapılmış en ağır yaptırım. Bunu batı ülkelerinin hava sahalarını Rus uçaklarına kapatması, yayın yasakları, futbol maçlarından men gibi bir çok yaptırım takip etti. Apple gibi küresel, adeta devletler üstü markalar bile Rusya’da satışlarını askıya aldılar.
Ülkemiz açısından durumu incelersek… Önce iyimser senaryoya bakalım. Buna göre Rus ve Ukrayna tarafları arasındaki görüşmeler bir anlaşma ile sonuçlanır. Savaş biter, hızlı bir barış sağlanır ve daha önemlisi Rusya’ya yaptırımlar kalkar. Gerçekleşmesi şu an itibarı ile zor gözükse de istediğimiz senaryo bu.
Kötümser senaryo ise ülkemiz açısından zor bir süreci barındırıyor. Burada öncelikle enerji sıkıntısı gözümüze çarpmakta. Rusya’nın hem enerji ihracının zorlaşması hem de bunun fiyatının giderek artması önemli bir etmen. Şu an için bile yüz dolar seviyesini geçmiş bir petrol fiyatından bahsediyoruz. Bu şekilde giderse yüz kırk dolarlara kadar yükselebileceği konuşulmakta.
Bunun yanına bir de zaten ülkemizde yeterince pahalanmış olan doğal gazı da ekleyin. Şu ankinden daha pahalı bir doğal gaz fiyatı bu kötümser senaryonun bir başka ayağını teşkil etmekte. Zaten pandemi sürecinin çıkışında enerji talebinin artması ile fiyat artışı yaşanmakta idi. Yaşanılan savaş bu durumu daha da kötü hale getireceğe benzemekte.
Turizm, ülkemiz açısından işin bir başka boyutu. Ukrayna ve Rusya ülkemizin en çok turist aldığı ülkelerin başında gelmekte. Şu an Ukraynalılar işgal altında ve kısmen mülteci hale gelmiş bir millet. Yaz aylarında turistik seyahat yapmak ilk öncelikleri olmayacaktır.
Rusya’da ise durum daha farklı. Orası da ciddi yaptırımlar altında olan ve artık sermaye kontrollerinin yaşandığı bir memleket. Ruslar için ciddi bir fakirleşme söz konusu. Yaptırımlar böyle devam ederse bırakın turistik seyahat yapmayı, kendi ihtiyaçlarını bile zor karşılayacaklar. Bu da Türkiye’ye daha az Rus turist gelmesi demek olacaktır.
Rusya’ya uygulanan yaptırımların bir de tedarik zinciri ayağı var. Rusya son otuz senedir bir çok ülke ile büyük ölçekli ticaret yapan bir ülke. Birçok şirket Rusya’dan mal ve hammadde alıyor ya da oraya satıyor. Ama Rusya’nın swift sisteminden çıkarılması ve Rus bankalarına yaptırımlar uygulanması ile bu ticaret de sekteye uğrayacaktır. Bu da Rusya kaynaklı tedarik zincirinin bozulmasına yol açar. Giderek pahalanan enerjiye bir de bunu eklersek Türkiye’nin dış açığına olumsuz bir etki yapacağı bellidir.
Tarım da kötü etkilenecek bir başka iş kolumuz. Özellikle tahıl ve buğday alımımızın önemli bir kısmını Rusya’dan yapmaktayız. Aldığımız buğdayın bir kısmını iç tüketimde kullanırken bir kısmını da makarna ve benzeri hamur işi ürünlerin ihracında kullanıyoruz. Pahalı buğday hem daha pahalı ekmek hem de daha pahalı dış ticaret ürünleri demek olacaktır.
Şubat enflasyonu bu hafta içerisinde açıklanacak. Ancak Rusya savaşının ve yaptırımların etkisinin enflasyona yansıması biraz daha zaman alacaktır. Daha şimdiden yüzde elli seviyelerindeki resmi enflasyonun nerelere varacağını öngörmek zor değil. O anlamda da işimiz zor.
Savaşın iktisadi etkilerinin olumsuz olacağı kesin. Bunun bir de yurt içinde siyasi-sosyal gerilimlere yol açacağını ve bir erken seçim baskısı oluşturacağını görmek de zor değil. Çok daha hassas ve kırılgan günlere doğru gidiyoruz.
Yarın, Doğu Akdeniz’de, Ege’de, Suriye’de Batı ile karşı karşıya gelen Türkiye’nin benzer yaptırımlarla muhatap olması ihtimali de var ki onu konuşmak için henüz vakit erken.