Üniversitede iken istatistik dersimizin hocası derse başlarken şöyle bir söz söylemişti: “Dünyada üç tür yalan vardır. Yalan, kuyruklu yalan ve istatistik. Yalanı herkes bilir, kuyruklu yalanı öğrenmek için gazete okuyun, istatistiği de size ben öğreteceğim.”
7 Haziran seçimleri yaklaştıkça, medyada, internette her gün yayınlanan anketleri gördükçe bu hocamı hep hayırla anıyorum, meğer ne kadar doğru söylemiş. Seçim günü yaklaştıkça doğal olarak ülkedeki politizasyon ve kutuplaşma da artıyor, kamplar daha da belirginleşiyor. Bu durum ister istemez anketlere de yansıyor.
Son bir aydır okuduğumuz ve her biri ciddi araştırma şirketleri tarafından yapıldığı söylenen anketlerin birbirleriyle uzak yakın tutarlılıkları yok. Kimi anketleri birbirleri ile kıyasladığınızda sapmalar %7 gibi kabul edilmesi güç yüzdelere kadar çıkıyor.
Diğer bir husus da anketi yayınlayan şirketin, gazetenin ya da diğer medya kuruluşlarının tamamen kendi siyasi çizgisi doğrultusunda yayın yapması. Desteklenen partinin lehine olan neticeler halk ile paylaşılıyor ve okur, yani seçmen kendilerince yönlendirilmiş oluyor. Neredeyse anketler de bir tür propaganda malzemesine dönüşmüş durumda. Kimileri doğrudan rakam vererek manipüle ederken, kimileri de bir tür algı yönetimi ile seçmeni sandığa gitmeye ya da gitmemeye yönlendiriyor. 7 Haziran seçiminde özellikle bir siyasi partinin barajı geçip geçmemesinin meclis aritmetiğine ve kurulacak olan hükümetin, koalisyon mu olup olmayacağına etkisi çok fazla olduğundan, özellikle anketler de bu nokta üzerinde savaşılıyor. Anketlerin yayınlandığı haberlerde rakamlardan önce bu partinin akıbeti yazılıyor ve seçmene moral veriliyor ya da tam tersi, daha çok çalışmamız lazım şeklinde parti kadroları motive ediliyor.
Hiç kuşkusuz bu durum daha önceki seçimlerde de yaşanmıştı ama 2014 yerel seçimleri ile yaklaşmakta olan 7 Haziran seçimleri anket savaşlarının en kıran kırana olduğu seçimler oldu, oluyor. Bu gerilimin ve psikolojik harbin bir göstergesi de daha önceki yıllarda televizyon ekranlarında pek rastlamadığımız bir görüntü: Anket şirketleri sahiplerinin ya da temsilcilerinin ekranlarda ya da sosyal medyada kavga etmesi. Bu kavgaların bazıları o kadar şiddetli oldu ki program sunucularının kavganın hararetini düşürebilmek için reklam arasına gitmek zorunda kaldığı durumlar oldu.
O kadar çok anket yayınlandı ve o kadar çok değişik rakamlar ilan edildi ki bu anketlerden bir tanesinin tutmaması mümkün değil. Sayısal loto misali elbet seçim akşamı ortaya çıkacak rakamlar, seçim öncesi yayınlanmış anketlerin birisi ile örtüşecek, seçimin o anlamda da bir kazananı olacak. Muhtemelen seçimi takip eden günlerde o şirketlerin, ya da kişilerin “bakın ben nasıl bildim” şeklinde kendi kendilerini övmelerini seyredip, dinleyeceğiz.
Ancak size bir şey söyleyeyim mi? İnsanlarımız, anket şirketleri tarafından manüpile edilemeyecek akıllıdır, siyasete ilgilidir. Seçmenin neredeyse tamamına yakını ülkede olan bitenin gayet farkındadır ve çeşitli seçim sonucu ihtimallerinin (koalisyon vs.) olası etkilerini ölçüp tartmaktadır. Zaten mizaç olarak insanımız “şu partiye oy verin” şeklindeki baskılardan hiç hazzetmeyeceği gibi bu tür baskılar bizim insanlarımızda her zaman ters teper.
Bakalım, 7 Haziran sabahı siyasi olarak seçimi kazanıp kaybedenlerin yanı sıra, anket savaşlarının da kazanan ve kaybedenleri kim olacak? Göreceğiz…