Ülkemiz kamuoyu 1 Kasım 2015 seçimlerine kilitlenmiş durumda. 7 Haziran’dan beri süre gelen bir belirsizliğin haklı bir tezahürü bu. Hiç kuşkusuz ülkemizdeki seçimlerin neticesinin Türkiye için çok kritik olmasından kaynaklanıyor.
Türkiye hızlı bir şekilde seçim yolunda ilerlerken, Atlantik’in öte yanında, ABD’de de seçim heyecanı başlamış durumda. 2016’nın Kasım ayında yapılacak olan başkanlık seçimleri için şimdiden adaylar meydanlara inmiş durumdalar. Türkiye’dekinden çok daha uzun ve karmaşık bir seçim süreci olan ABD’de adaylar önce kendi partilerinin -Cumhuriyetçiler ya da Demokratlar- adaylığını garantilemeye çalışıyorlar. Bu amaçla her eyalette ön seçimler yapılıyor ve her parti kendi nihai adayını belirliyor.
Bu seçim döneminde ABD'de oldukça medyatik adaylar var, daha doğrusu aday adayları. Bunların en başında hiç kuşkusuz bir zamanlar Türkiye’de de yayınlanmış olan The Apprentice adlı şovun yıldızı, ünlü iş adamı Donald Trump. Bu şovda Trump, genç iş adamı adaylarına çeşitli görevler veriyor ve performanslarına göre onları işe alıyor ya da işten kovuyordu. 4 milyar dolar serveti ile ABD’nin sayılı zenginlerinden olan Trump, 2016 için Cumhuriyetçi Parti'den aday adayı.
Bir diğer aday ise eski başkanlardan Bill Clinton’un eşi, eski dışişleri bakanı ve New York senatörü Hillary Clinton. Demokrat Parti’den aday adayı olan Clinton, şimdilik oldukça popüler. Ama dışişleri bakanlığı sırasında bazı resmi yazışma e-maillerini resmi sunucular yerine özel e-mail sunucuları ile yaptığı ve bazı yazışmaları tamamen sildiği, yolunda iddialar var. Her ne kadar bunların özel yazışmalar olduğunu söyledi ise de iddialar oldukça tartışıldı.
Türk kamuoyu tarafından yine kolay tanınacak bir aday ise eski başkanlardan Baba Bush’un oğlu ve yine eski başkan oğul Bush’un kardeşi, Jeb Bush. Jeb Bush, Florida valiliğinden geliyor. Abisine göre daha liberal mesajlar verdi. Göçmenlere karşı daha ılımlı olduğunu belirtti. Hatta bir ziyaretinde kendisine İspanyolca soru soran bir öğrenciye İspanyolca yanıt verdi. Eşi Meksikalı olan Jeb Bush, daha önce de İspanyolca oy isteyen çeşitli propaganda kasetleri yayınlamıştı. İspanyolca soruya neden İngilizce yanıt vermedin, diye bazı cumhuriyetçilerin hışmına uğrayan Bush, İspanyolcanın da diğer diller gibi ABD'ye ait olduğunu belirterek, yaptığını savundu.
TV tartışmaları
ABD seçimlerinin güzel bir geleneği ise adayların TV’de canlı yayında tartışmaları. Ülkenin önde gelen gazetecilerinin sorularına yanıt veren adaylar böylelikle deyim yerinde ise görücüye çıkmış oluyorlar.
Bu tartışmaların bir benzeri 16 Eylül'de CNN International kanalında yapıldı. Cumhuriyetçi partinin aday adayları canlı yayında tartıştılar, sorulara yanıt verdiler.
Tartışmanın merkezinde kampanya süresinde olduğu gibi Trump ve Bush vardı. Ayrıca siyasi bir geçmişi olmayan siyahî beyin cerrahı Ben Carson da oldukça göz doldurdu. Son derece renkli anlar yaşanan tartışmada adaylar görüşlerini açıkladıkları kadar, birbirlerine de yüklendiler.
Adayların ortak hedefi, herhalde en popüler olduğu için, genelde Donald Trump idi. Trump’ın dış politikadaki deneyimsizliğinden, diğer adaylara yaptığı gaflara kadar birçok konu gündeme getirildi. Tek kadın aday olan Hawlett Packard firmasının eski CEO’su Caryl Fiorina için Trump daha önce “şu yüze bakın, buna kim oy verir” demişti. Bunun hatırlatılmasının ardından Trump, Fiorina’nın güzel bir kadın olduğunu söyleyerek özür diledi.
Trump da boş durmadı, Jeb Bush’a “senin ağabeyin (George Bush) ülkeyi o kadar kötü yönetti ki başımıza Obama felaketinin gelmesine neden oldu” dedi.
Türkiye'ye etkisi
Adayların konuştuğu dış politika konuların merkezinde İran ile varılan anlaşma, İsrail’in güvenliği, IŞİD ve Suriye gibi Türkiye'yi son derece yakından ilgilendiren konular vardı. Jeb Bush ve Rand Paul hariç tüm cumhuriyetçi adaylar İran ile varılan anlaşmaya karşılar ve askeri çözüm de dahil İran’a karşı son derece sert bir tutum alacaklarını söylediler. Aynı şekilde Suriye ve IŞID da tüm adayların dikkat çektiği konulardı.
Hiç kuşkusuz daha seçimlere bir seneden fazla var ve ibre mutlaka yön değiştirecektir. Ancak kim seçilirse seçilsin ABD Başkanı’nın ve onun izleyeceği siyasetin Türkiye’ye büyük etkileri olacağı aşikârdır, bu hep böyle olmuştur. Umarız, Türkiye’nin ve bulunduğu bölgenin başına büyük dertler açmayacak bir aday seçilir.
Dikkatimi çeken bir nokta da ülkemizde artık yapılmayan TV tartışmaları. Son derece medeni bir gelenek olan adayların TV’de tartışmaları keşke ülkemizde de seçimlerden önce parti liderleri arasında yapılabilse. Buna çok gıpta ettim.