Geçen haftaki yazımızda 2020 yılının genelini incelemiş ve 2020’yi “annus horribilis” olarak adlandırmıştık. Ne umutlarla başlamış, bizlere ne büyük sıkıntı ve dertler getirmişti.
Bu hafta da başladığımız yıla, 2021’e bir bakalım istedik. Her şeyden önce gelenin gideni aratmaması en büyük dileğimiz. Açıkçası tarafsız bir gözle baktığımızda ülkemiz için hem olumlu hem de olumsuz gelişmelere gebe olduğunu görebiliyoruz. Bir de bazı tartışmaları tetikleyecek bir sene olacağa benziyor.
Önce bizi endişelendiren bazı ihtimallerden bahsedelim. En önemlisi sağlık diyerek, pandemiden başlayalım. Şu an için aşılama 15 Ocak’ta başlıyor. Daha erkene alınabilirse ne âlâ. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarına göre Nisan ayı gibi yerli aşı da devreye alınmış olacak. Önce sağlık çalışanları, sonra belli bir yaşın üzerindeki nüfus derken, toplumun büyük kesimi aşılanacak.
İyimser tahminler tam aşılamanın ilkbahar sonu, daha kötümser tahminler ise sonbahar ortalarında sağlanabileceğini söylüyorlar. Bu çok kritik bir eşik. Zira sokak kısıtlamalarının kalkması ve küçük-orta işletmelerin, esnafın ve özellikle servis sektörünün rahatlaması buna bağlı.
Aşılama, sonbahara sarkar ise turizm sezonunun olumsuz etkilenmesi riski var. Türkiye için çok tatsız bir gelişme olacağını söyleyebiliriz. Turizm hem yan hizmet dalları hem de döviz girişi açısından çok önemli bir sektördür. Bunun olmaması en büyük dileğimiz.
Gerek Türkiye’de gerekse Dünya’da ciddi bir işsizlik dalgası ihtimali var. Daha da tedirgin eden ihtimal bu işsizliğin kalıcı ya da uzun yıllara yayılan bir işsizlik olması. 2008 krizinden sonra bazı ülkelerde istihdam rakamlarının normale dönmesi üç hatta beş sene sürmüştü.
2021’e dair dikkatle takip edilmesi gereken bir diğer gösterge de bankalardaki batık olan ya da batma ihtimali giderek artan kredilerin durumu. Şu an için bunların 50 milyar dolar kadar olduğu hesaplanıyor, mevcut kredi stokunun yaklaşık yüzde on beş kadarı.
Bunların ödenmemesi bankaları çok zor durumda bırakacaktır. Takibe alınıp icralara, hacizlere yol açmaları ise iflasları tetikleyecektir. Bir başka soru ise ülkemizde bankaların çoğunluğunu elinde tutan yabancıların tavrının ne olacağı? Daha önce ünlü bir yabancı banka grubu Türkiye’den çıkış yapmıştı. Acaba bankalar üzerindeki batık kredi baskısı iyice arttığında yabancılar ne yapacak? Bir senaryo ise batık kredi yükünün devletin sırtına kalması. Yani vatandaşın sırtına…
2021’de sadece olumsuz ihtimaller yok. Dört gözle beklediğimiz bir gelişme Batı ile Çin rekabetinin Türkiye’ye yaraması. Çin’in pandemi sırasındaki ikircikli tavrı, bu ek olarak Batı ile -özellikle ABD ile- arasındaki ticaret savaşı bu ülkeden sermaye çıkışına yol açabilir. Türkiye gibi bazı ülkeler Çin’deki üretim hacminin aktarılacağı yerlerden birisi olabilir.
Bu bağlamda Türkiye’de bankacılığın aksine sermaye girişi görebiliriz. Son birkaç senedir çok sıkıntıda olduğumuz bir konu bu. Yabancı sermaye gelse de sabit yatırım değil daha çok sıcak para olarak geliyor. Ani çıkışlar yapıp sert döviz hareketlerine hatta döviz şoklarına neden olabiliyor. Ancak Çin’in üretiminin bir kısmını ikame etmek için gelecek sabit yatırım, Türkiye için çok hayırlı olacaktır. Buna dair beklentimiz yüksek.
Yine 2021 ajandasında takip edilecek hem iç hem de dış siyasete dair konular var. İçeride erken seçim bunların en önemlisi. Olacağına dair şu an için bir emare yok ama dillere pelesenk olmuş durumda. Sürekli tartışılır bir hal alması piyasaları olumsuz etkileyecektir.
Dış siyasette ise ABD’nin CAATSA yaptırımlarının genişlemesi, Mart’ta Avrupa’nın yaptırımlar uygulamaya başlaması olumsuz ihtimaller. Bu noktada Avrupa’nın Joe Biden’ın tavrını takip etmesi kuvvetle muhtemel. Bunların dışında her an yangın yerine dönme ihtimali olan Libya, Suriye, Kuzey Irak ve Doğu Akdeniz gibi diplomatik-askeri sorunlarımız var.
2021’in bazı konuları tartışmaya açacağını söylemiştik. Ekonomide kamu müdahalesinin atması, sosyal yardımların genişlemesi ve uzun süreli hale gelmesi bunlardan bazıları. Aslında halen tartışılıyorlar ama bu sene siyasi etkilerinin artmasını bekliyoruz. Ayrıca pandemi sırasında Avrupa başta olmak üzere bir çok ülkede konuşulan, bazı kritik hammadde ve mamullerin üretiminde ithal ikamesinin yürürlüğe konması da gündeme gelebilir.
Kasvetli bir yılı bitirdik, zor bir yıla başlıyoruz. Umut ve sabır, sarılacağımız iki silahımız olacak. Tüm okurlarımızın yeni yılını tekrardan kutlarız. Hayırlı olsun…