Geçtiğimiz ay 11. Beş Yıllık Kalkınma Planı, TBMM’de kabul edildi. Her ne kadar serbest piyasa ekonomisi ile yönetilen bir ülkede ve ekonomide yaşasak da kaçınılmaz olarak bazı hizmetlerin kamu tarafından verilmesi gerekir. Bunların başında savunma, asayiş, adalet gibi hizmetler yer alır.
Bunlara ek olarak ülkenin sosyo-ekonomik genel gidişatının planlanması da vardır. Bu da ülkemizde beş yıllık kalkınma planları ile yapılıyor. Eskiden bu planları Devlet Planlama Teşkilatı hazırlardı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildikten sonra ise bunu Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki Strateji ve Bütçe Başkanlığı yapıyor.
Kabul edilen 11. Beş yıllık plan 209 sayfadan oluşuyor. İçeriği son derece geniş. Önce, bir önceki 5 yılın, yani 10. Kalkınma planının bir değerlendirmesi yapılıyor, ardından da 2023’e kadar olan dönemin plan ve hedefleri açıklanıyor. Çeşitli sektörlerden yaşlılara, engellilere, noterlik hizmetlerinden, çevre konularına kadar çok kapsamlı bir plan.
Bu kadar uzun ve ayrıntılı bir metnin tamamını burada değerlendirmemiz mümkün değil ama dikkatimizi çeken bazı noktaları paylaşalım.
Her şeyden önce genel olarak planda ne yapılmak istendiği anlatılırken nasıl yapılacağından fazla bahsedilmemiş. Beş yıl sonrasına dair hayal edilen Türkiye ve ulaşılmak istenen hedeflerden bahsedilmiş ama bunun çetrefil yollarını ve karşılaşacağımız olası engeller ve bunların çözüm yollarına pek değinilmemiş.
Önümüzdeki beş yıl için %4,3 reel büyüme hedeflenirken %5 enflasyon öngörülmüş. Tüm bunlar yapılırken de cari açığın milli gelire oranının %0,9 olması hedefi konmuş. Bu bizce, planlanan büyüme için aşırı iyimser bir hedef. Zaten nasıl yapılacağına dair ikna edici bir açıklama yok.
Benzer hedefler, Ar-Ge (araştırma-geliştirme), üretim artışı, istihdam artışı, katma değeri yüksek bir ekonomi olunması gibi konularda da konulmuş. Hedeflere bir itirazımız yok ama sanki seçim beyannamesi gibi yazılmışlar.
Bir başka dikkatimizi çeken nokta da birçok teşviklerden bahsedilmesi. Teşvikler, özellikle 1980 sonrası Özal hükümetleri ile iktisadi hayatımızda çok yer edinmeye başladı. Ancak istismar edildiklerini ya da istenilen amaca tam olarak hizmet edemediklerini gösteren birçok olay da yaşandı. Teşviklere bir itirazımız yok ama aynı hataların tekrarlanmaması için önlemler alınmalı.
Plan’da en beğendiğimiz husus; ABD’nin giderek korumacılığa yönelmesi, Brexit, Çin’in Bir Kuşak Bir Yol Projesi gibi güncel küresel stratejik konulara da değinilmiş olması. Bunların dostlar alışverişte görsün maksadı ile oraya konmadığını ve planlama yapılırken tüm bu etmenlerin ciddi bir analizinin yapılıp olası sonuçlarının göz önüne alındığına inanmak istiyoruz.
Eksik bulduğumuz bir başka nokta da ülkemizin özellikle yabancı yatırımcılar tarafından sürekli eleştirildiği; hukukun üstünlüğü, yargı reformu, yargının ve kurumların bağımsızlığı, ekonomi bürokrasisinin özerk olmaması ve büyük sermaye, bankalar üzerindeki siyasi baskılar gibi konulara bir açıklık getirmemesi. Bu, bizce özellikle önemli. Zira Plan’da öngörülen 2023 hedeflerinin Dünya’dan dışlanmış, yalnız kalmış ve yabancı sermaye çekemeyen bir Türkiye’de tutması hayal bile edilemez. Hatırlayınız, ünlü derecelendirme kuruluşu Fitch ülkemizde dair açıkladığı bir raporda Türkiye ekonomisinde en ciddi sorunun “resmi politikaların öngörülemezliği ve devlette kurumsallaşmanın kaybolması” olduğunu söylemişti. Ama doğru ama yanlış, bu algıyı yıkamazsak işimiz çok zor.
Plan’da bir de adeta itiraflar diyebileceğimiz maddeler var…
Bunların başında 2023 sonun kişi başına milli gelirin 12,4 bin dolara yükseltilmesi hedefi geliyor. Bu hedef, onuncu kalkınma planında 2018 için 16 bin dolar, 2023 için 25 bin dolar olarak öngörülmüştü. Şimdi hedeflenen 12,4 bin dolar ise her iki önceki hedefin de altında. Bu da biz vatandaşların son beş yılda fakirleştiğimizin resmi kabulü gibi.
Benzer bir durum işsizlik hedefinde de var. 2013 yılında 2023 için işsizlik hedefi %5 olarak öngörülmüştü. 2013 yılında ise sadece o sene için bile bu hedef %8,2 idi. 11. Plan’da ise işsizlik oranı 2023 için %9,9 olarak hedeflenmiş ki Plan’da bahsedilen o büyüme hedeflerine rağmen bu işsizlik oranı düşündürücü. Nihayetinde iktidar son on yılda ülkede işsizlik oranının arttığını ve bundan sonra da azalmayacağını kabul etmiş oluyor.
Bir başka itiraf diyebileceğimiz husus ise Plan’ın 53. Maddesine yazılmış olan “Ülke içi gelir eşitsizliklerinde ise yüksek gelirlilerin daha da zenginleşmesi ve düşük gelirlilerin fakirleşmesi sonucu önemli artışlar olmuş, ülke içi gelir dağılımında bozulmalar meydana gelmiştir” ifadesi. Her zaman orta ve alt sınıfın temsilcisi olduğunu iddia eden iktidarın, 17 yıl sonunda bu cümleyi kurması, biz bir şeyleri yanlış yaptık demesi olmuş.
Plan’da bir de 149. Madde var ki aynen şöyle yazıyor. “Yürütülen politikalar sonucunda mutlak yoksulluk ortadan kaldırılmış, göreli yoksullukta gerileme kaydedilmiştir”. Ülkemizde mutlak yoksulluk ortadan kalktı ve göreli yoksulluk azaldı mı? Biz yorum yapmayıp, okurlarımızın takdirine bırakıyoruz.
Yazının başında belirttiğimiz gibi 209 sayfalık Plan’ın tamamını burada ele almamız mümkün değil. Ancak aşağı yukarı her vatandaşı ilgilendireceğini düşündüğümüz bazı noktaları paylaşmak istedik.
Bizce Plan’ı ekonomi, siyaset, dış ilişkiler, maliye konuları, hatta ülkenin genel gidişatı ile ilgilenen tüm vatandaşlar okumalı.
NOT: 11. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın resmi metnine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
http://www.sbb.gov.tr//wp-content/uploads/2019/07/On-Birinci-Kalkinma-Plani.pdf