Bugün başlayacak olan yeni dönem, siyasal tarihimizin en önemli değişim anını temsil ediyor. Cumhuriyet’in kuruluşundan çok partili hayata kadar devam eden süreçte de bir tür başkanlık modeli uygulanmış olsa da şimdi adım atmakta olduğumuz dönem yine de benzersizdir. Çünkü şimdi olanlar, modern zamanlarda ve küreselleşmenin dijital imkanların genişlemesiyle birlikte mükemmelleştiği bir çağda yaşanmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sahip olduğu yönetme kapasitesi ve imkanları bu açıdan hem yüksektir hem de Türkiye toplumunun ve dünyanın doğal denetleme gücü nedeniyle aynı zamanda sınırlıdır.
Yetki ve sorumlulukların tek elde toplanması icraat açısından büyük bir imkan sunmakla birlikte, sistemin içinde yetersiz kalan denetleme fonksiyonunun şimdi tanımlanmamış olduğu gerçeği de Cumhurbaşkanı’na ağır bir sorumluluk yükleyecektir
Biraz karmaşık olduğunu kabul etmek lazım çünkü henüz sistemin nasıl yürüyeceği belli değildir. Buna ilişkin ilk işaretleri bu akşam açıklanacak kabine ve bu kabinenin çalışma prensiplerinden anlayacağız. Elbette hepsinin üzerinde Cumhurbaşkanı’nın sevk ve idare etme tarzını görerek…
***
Bu noktada, 16 yılın icraatını veri alarak peşinen iyimser veya kötümser önyargıda bulunmak da doğru olmaz. Zira, geride kalan yıllarda Türkiye’nin çok parlak zamanları ve üstesinden gelmekle övüneceği çok işler olduğu gibi çözemediği ve hatta derinleştirdiği meseleleri de olmuştur. Başkanlık sistemi de zaten bu çözümsüzlükleri hızlı ve kolay karar alarak halletme iddiasıyla kabul edildi.
Çözüm bekleyen veya daha da derinleşmesinin engellenmesi gereken meselelerin ne olduğunu hepimiz yazıyoruz. Zaman zaman, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere iktidar sözcüleri de bu sorunlarla yüzleşiyorlar. Hangi alanlarda problem olduğu konusunda bir fikir ayrılığı görünmüyor. Ekonomi, demokrasi, eğitim, tarım, dış politika ya da spor… Mesele hangisinin öncelikli olduğudur ki bu da önümüzdeki 5 yıllık uzun süre için büyük bir tartışma konusu sayılmaz. Hepsinin çözümü için yeterince vakit vardır. Önümüzde, yarın sabahtan itibaren bin 825 değerli gün bulunuyor. Yeterince tecrübeye da sahip olunmadığı da herhalde söylenemez.
Başkanlık sisteminin tek tek sorunlu alanlarda başarılı olması yani bu sorunları çözmesi veya hal yoluna koyması büyük bir beklentidir. Özetleyecek olursak bu; güçlü bir demokrasiye sahip, eğitim problemini dünya gerçeklerine göre çözmüş ve gayet tabii ekonomik kırılganlık riskini azaltmış bir Türkiye hedefini gerçekleştirmektir. Neticede bütün üniteler bileşik kaplar gibi birbirinin seviyesine bağlı olduğuna göre bir meselede ilerleme kaydetmek diğerinde de ilerlemek anlamına gelir. Ya da tersi…
Her alanda iyi bir seviye yakalamanın formülünü öteden beri ‘Yeni Türkiye’ olarak tanımlayanlar için -ki bunlardan birisiyim- ise makro rakamlardan temel hak ve özgürlüklere, kaliteli eğitimden prestijli bir dış politikaya kadar her alanda yükselişin aslında tek bir amacı vardır. O da toplumun her kesiminden insanların yüzünün gülmesi ve gelecek kaygısı taşımamalarıdır.
Yeni Türkiye, etnik ve kültürel kimliği ne olursa olsun herkesin her şeye eşit erişim hakkıdır. Sağcı-solcu, dindar-dindar olmayan, Alevi-Sünni, İstanbullu-Anadolulu, milliyetçi-liberal, başörtülü-başörtüsüz bütün verili durumların ve bütün tercihlerin hem kamu imkanları karşısında, hem de özel hayatta eşit erişim hakkına sahip olmaktır. Herkese ve her siyasal kimliğe eşit erişim hakkı… Başkanlık sisteminin en büyük başarısı bu duyguyu hakim kılmak olacaktır.
Sabırla, dikkatle ve muhakkak karşılıklı anlayışla bu hedefe yürümekten daha işe yarayan bir planı olabilir mi?