Yağma ve liyakat

Mustafa Karaalioğlu

Akademik özgürlük bilimsel çalışma, üniversitelerin serbest ortamda çalışması gibi değerleri savunurken, bir yandan da meselenin derinlerde olduğunu bilmiyor değiliz. En başta bilime ve düşünceye hürmet gerekir ki bu bahiste halimizle övünecek durumda değiliz. Bir ülkenin akademik kalitesini etkileyen birçok faktör vardır ve bunların biri eksik olduğunda bile sonuca ulaşmak mümkün olamayabilir. Çünkü, akademi eğitim piramidinin en üst sırasını temsil eder ve oranın da mükemmel olması gerekir.

Mükemmel olmak ne demek?

Akademi cesur olmalı, çağdaş olmalı, yaratıcı olmalı, rekabetçi olmalı, gerçekçi olmalı ve elbette dürüst olmalı…

Bu kriterlere vurulduğunda bizim eğitim sistemimizin birçok derdi ve eksiği olduğu malumdur. Saymakla bitmez yahut saymaya nereden başlasak denilse yeridir.

***

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç’ın son açıklamasıyla bunlardan en önemlisi su yüzüne çıktı. Bundan sonra para karşılığı yayın yapan ve akademi dünyasında “yağmacı” (predatory) olarak nam salmış dergilerde yayımlanan bilimsel makaleler akademik yükseltmelerde dikkate alınmayacak.

Bugüne kadar akademisyenlerimiz; yani doktorlarımız, doçentlerimiz, profesörlerimiz akademik rütbe alabilmek için böyle yayınlardan istifade etmişler. Amiyane tabirle parayı bastırıp makale yayınlatmış sonra da bunları yükselme dosyalarına koyarak işlerini görmüşler. Bu tatsız durum da teyid edilmiş oldu.

Prof. Saraç şöyle diyor:

“Yağmacı olarak tanımlayabileceğimiz para karşılığı yayın yapan dergiler bütün dünyada bir sıkıntı ve ülkemize has bir durum değil. Biz ilk defa bir karar aldık ve artık bu yağmacı dergilerdeki yayınların akademik yükseltmelerde kullanılmasına müsaade etmeyeceğiz. Bundan sonra açık ve net şekilde ifade ediyoruz ki yağmacı dergilerde yayın yapanlar, bu yayınlarını akademik yükseltmelerde kullanamayacak.”

Saraç, ilaveten yağmacı konferans ve sempozyumlarda sunulan tebliğlerin de mercek altına alınacağını söylüyor. Demek ki bazıları para karşılığı bazı konferanslara katılıp, oralarda sundukları tebliğlerle de akademik yükselme yolunu kullanıyor.

Geç bile kalındı demeden YÖK Başkanı’nın bu tavrını takdir ediyorum. Mesele geç ya da erken olması değil dünya bilim liginde yer bulamayan Türkiye’nin hiç olmazsa içeride kendi kendini kandırmaktan kurtulabilmesidir. Baştan ayağa dertli ve kalite problemi yaşayan eğitimi sistemimizin bir ünitesi bari deva bulsun da geç olsun.

YÖK’ün sistem içi özeleştiri ve bir nevi de şeffaflık sayılabilecek böyle bir karar alması umarız bir referans da olur. Tabii öncelikle bu kararın üniversitelerde cesaretle tatbik edilmesi kaydıyla. Araya girenlerin, hatır-gönül ilişkileriyle görmezden gelme mekanizmasını işletenlerin muvaffak olmaması şerhiyle…

Meselenin insanı daha fazla kedere garkeden boyutu şudur: Üniversitelerde bile “yağmacı”lık varken kimbilir diğer kurumlarda ve sektörlerde işler nasıl dönüyor? Bu ülkenin üniversite hocalarından bazıları böyle yollara tevessül ederken kamu idaresinde liyakata dair ezeli kaygılarımız kimbilir ne kadar naif kalıyor?

YÖK’ün yağmacılığa karşı hamle kararı akla bu soruları getiriyor. Zaten büyük olan derdimizi depreştiriyor. Yine de liyakat adına bir adım atılacaksa varsın derdimiz depreşsin…

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (50)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.