Avrupa ülkeleri ve ABD son zamanlarda, Türk vatandaşlarının vize işlemlerinde süreyi uzatıyor ve başvuruların büyük kısmına da olumlu cevap vermiyor. Aylar sonrasına verilen vize randevuları var ve birçok kişi bu süreyi beklemesine rağmen vize alamıyor. Bu tatsız durumun sebeplerine dair birçok teori var. ABD ve bazı Avrupa ülkeleri işlem yoğunluğu ya da personel problemi gibi genel geçer ifadelere sığınıyor. Vize alıp geri dönmeyenlerin ya da iltica başvurusunda bulunanların sayısının artmasının ana sebep olduğu söyleniyor. Bu yüzden vize retlerinde gerekçe olarak “Geri dönüşü şüpheli” kanaatinin güçlü olduğu ifade ediliyor
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na göre ise sebep seçimler. Bakan, Batı’nın hükümete karşı düğmeye bastığına inanıyor. Çavuşoğlu, “Bunu seçim öncesi AK Parti iktidarını zorda bırakmak için yapılan adımlar olarak değerlendiriyoruz. Arkadaşlarımız, Batı ülkelerinin büyükelçilerini bakanlığa çağıracak, gerekli uyarıları yapacaklar. Düzelmezse karşı tedbirler alacağız” diyor.
Gerekçe ne olursa olsun Türkiye için küçük düşürücü bir tabloyla karşı karşıyayız. Bütün şatları tamamlamış ve birçoğu zaten öteden beri Avrupa’ya ABD’ye seyahat de etmiş olanlara vize verilmemesi ülke ve pasaport itibarımız açısından son derece tatsız bir tablodur.
Gelin görün ki bundan daha tatsız başka bir tablo var… Türk vatandaşlarına vize vermeyen veya zorluk çıkaran ülkelerin vatandaşları Türkiye’ye tarihi geçmiş pasaport veya kimlik kartlarıyla bile girebiliyorlar. Bizim Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde bu ülkelerin listesi var. Hatta bu listede Türkiye’ye gelmek isteyenlerin ellerindeki pasaport ve kimlik belgesinin süresinin kaç yıl geçmiş olabileceğine dair bilgiler bile yazılıyor.
Avrupa Konseyi’ne üye 17 ülkenin vatandaşları Türkiye’ye sadece kimlik belgesiyle girebiliyor. Almanya, Belçika, Fransa, Gürcistan, Hollanda, İspanya, İsviçre, İtalya, KKTC, Lihtenştayn, Lüksemburg, Malta, Portekiz, Ukrayna, Yunanistan, Polonya ve Bulgaristan vatandaşları. Almanlar geçerliliğini son 1 yıl içerisinde yitirmiş pasaport veya kimlik kartıyla da girebiliyor. Belçikalılar, Fransızlar, İspanyollar, İsviçreliler, Lüksemburglular ve Portekizliler ise geçerliliğini beş yıl içinde yitirmiş pasaportlarla Türkiye’ye girebiliyorlar.
Diplomaside mütekabiliyet diye bir kural vardır. Ya da vardı… Hangi ülke size nasıl muamele yapıyorsa siz de ona aynısını yaparsınız. Vize uygulayana vize uygularsınız, vizede zorluk çıkarana zorluk çıkarırsınız. Vatandaşının kimlikle girmesine izin verdiğiniz ülkeden siz de kendi vatandaşınızın kimlikle seyahat etme hakkını istersiniz. Schengen bölgesine bunu uygulamak zor olabilir ama bu bile Türkiye’ye karşı en katı vize rejimi uygulanırken süresi geçmiş belgesi olanları bile sorgusuz sualsiz kabul etmeyi açıklamaya yetmiyor.
Türkiye’ye kimlikle girebilen Avrupa ülkesi vatandaşları bu hakkı, “Avrupa Konseyi Üyesi Devletler Arasında Kişilerin Seyahatleriyle İlgili Avrupa Anlaşması”na dayanarak kullanıyor. Türkiye ayrıca, bazı ülkeleri “Süreleri sona ermiş olsa dahi belirli sürelerle geçerli addedilen ülke pasaportlarını taşıyanlar” olarak ilan edip, girişleri daha da kolaylaştırıyor. Gelin görün ki aynı anlaşmanın tarafı olan Türkiye’nin vatandaşları ise bırakın kimliği, pasaportla ve bütün şartları tamamlanmış dosyalarıyla bile hem aylarca vize kuyruğunda bekliyor, hem de vize alamıyor.
İnsanların mümkün olan en kolay şekilde seyahat etmelerinde elbette yanlış bir şey yok ama eski yeni bütün pasaportlar el üstünde tutulurken Türk pasaportunun bu kadar değersiz hale gelmesinde büyük bir sorun var. Kendi kendimize “büyük ülke, büyük devlet, büyük güç” sloganları atarken, bize coğrafi olarak en yakın ülkelere bile girememek, girmekte zorluk yaşamak; mütekabiliyetin tamamen bozulduğu bir vize rejiminde dezavantajlı taraf olmak hiç de büyüklüğe yaraşır durum değildir.
Çavuşoğlu’nun “Uyaracağız; olmazsa karşı tedbirler alacağız” dediği şey, bu bahis mi bilemiyoruz ama bu orantısız tablonun hiç olmazsa bir yerinden düzeltilmesi gerekir. Geçtik mütekabiliyeti, bari biraz iade-i itibar olsun.