Bugün artık konuşulmaz, tartışılmaz ve üzerinde fikir dahi beyan edilmez oldu ama bizim birçok şekilde adlandırdığımız bir büyük meselemiz vardır. Kimine göre terör meselesi, kimine göre Kürt meselesi, biraz daha çerçeveleyenler için ise teröristle mücadele… Gerçek şu ki Türkiye’nin karşısında kan dökmekte uzmanlaşmış, zamanın çok gerisinde kalmış berbat bir terör örgütü bulunuyor. Türkiye, samimi ve siyasi risk de alarak çözüm denemelerinde bulunmasına rağmen PKK’nın bu girişimi baltalaması kötülük zincirinin son halkasıdır. Hendeklerle ve kanlı saldırılarla çözümü sabote ettiler. Sabotaj kapasitesi de başlı başına meselenin büyüklüğünü göstermektedir.
Çözümsüzlüğe ve terörün devamına yol açan birçok faktör var ama bütün bunlar bizim bir yol bulmak sorumluluğumuzu azaltmıyor.
PKK terörü arttıkça bu örgüt kanlı karakteri sayesinde bazı ülkelerin ilgisini çekti. Birçok ülke PKK ile bazen yakın bazen geçici bazen de taktik ilişkiler kurdu. ABD, Rusya ve bölge ülkeleri zaman zaman PKK üzerinden hesap gördüler. ABD, bilindiği gibi PKK’yı terör örgütü olarak tanımlıyor ama YPG/PYD’yi bu statünün dışında tutarak destekliyor. Rusya ise hem PKK’yı hem de YPG/PYD’yi meşru görüyor ve üstelik PKK’ya yıllardır Moskova’da temsilcilik bulundurma izni veriyor. İki ülke de Suriye’de YPG/PYD odaklı yapılanmayı problem olarak görmüyor. Meselenin Suriye boyutu bu sayede Kandil odağını aşmış bulunuyor.
Tekrara gerek yok, böyle elverişli bir imkanı Türkiye’ye karşı kullanmaktan kimse geri durmuyor. Sorun çözülmedikçe kullanacaklarını tahmin etmek de zor değildir. Bu yüzden, nasıl geçmişteki terör eylemlerinin röntgeni çekilememişse art arda iki günde gerçekleyen saldırıların arkasında kim var, ne var sorularını cevaplamak da kolay olmuyor. Sebepleri ortadan kaldırmak zemini yok etmekle mümkündür. İdeal noktaya gelemesek de terörsüz aşamayı yakalamak zorundayız.
Son saldırıda Türk Silahlı Kuvvetleri’ne de çok eleştiri yapıldı. İnsanlar, böyle bir kaybın nasıl olduğunu anlamak için bilgi ve izahat isteniyor. Her eleştiriye kulak vermek tartışmasız en doğru yoldur. Böyle büyük meselelerde bütün uzmanlığın sadece devlette olduğunu düşünmemek isabet olur. Bununla birlikte, Türkiye’nin gelişen teknolojiyi de kullanarak terör örgütüne karşı üstünlüğünü giderek artırması önemlidir. Daha organize harekatlar yapılıyor ve daha ağır zararlar veriliyor. Mücadelenin bu boyutu gözardı edilemez. Ne var ki bir devletin neredeyse 100 yıl ama yakın dönemde 40 yıldır aynı sorunla uğraşması ve bunu bitirememesi gerçeği değişmiyor. Şehitlerimize, ailelerine ve bu acıya ortak olan bütün ülkeye, terörü de terörün zeminini de yok etme borcumuz ortada duruyor. Oysa, büyük devlet ve güçlü millet olmanın şartı o borcu ödemekten geçmektedir.
Öte yandan, iktidardan -ve muhalefetten- her acı olay sonrası gelen kesin ve duygusal terörü bitirmek mesajları da artık acıyı hafifletmeye yardımcı olmuyor. 40 yıla uzanan kanlı bir tecrübeden sonra bu meselede daha iyi ve daha güvenli noktada olmayı hak ediyoruz. Herkesin elini taşın altına koyacağı, kimsenin siyasi hesap yapmayacağı ve hedefi artık tek bir insanımızı kaybetmemek olan yeni bir sayfayı açmalıyız.
Şehitlerimize Allah’tan rahmet, başta ailelerine ve hepimize sabır diliyorum. İnşallah bu, son acı haber olur.