Cumhurbaşkanı Erdoğan ne kadar tazyik yapıyorsa, Altılı Masa (Millet İttifakı) da o kadar istif bozmadan bildiği yolda yürümeye devam ediyor. Erdoğan “Adayı açıklayın” dedi oralı olmadılar. İsmi öne çıkan adaylardan biri olan Ekrem İmamoğlu’nu siyasi yasak dairesi koydu, yine öyle… En nihayet, seçimi bir ay öne aldı, Masa bildiğinden yine şaşmadı. Şimdi, aday 13 Şubat’ta belirlenecek diyorlar ve fakat üzerine belki bir 10 gün eklenebilirmiş. Yani geldi Mart, başladı seçim takvimi. Zaten, o saatten sonra adayı ertelemek de teknik olarak imkansız…
Bu sakin ve aldırmaz tutumu aşan gelişme ise hafta başında açıklanan “Ortak politikalar mutabakat metni” oldu. Millet İttifakı, aylardır yarattığı beklentiyi karşılayan tafsilatlı ve ince ayrıntılara kadar düşünülmüş bir belgeyle seçmen önüne çıktı. Başarılı, kaliteli ve iş yapabilecek bir metin. Gayet tabii bu işler yazmakla, söylemekle ve vadetmekle olmaz ama bunlar olmadan da olmaz. Yazmak, tartışmak, anlatmak ve ısrar etmek ilk şart.
Asıl önemli mesele ise, büyük ya da küçük her türlü vaadin arkasındaki kadronun gücüdür. Yani, anlatan aynı zamanda bütün bu anlattıklarını yapabilir mi? Altı partinin, altı liderin ve o partilerin kadroları ilan ettikleri politikaları da genel olarak ülke yönetimini de taşıyacak profili sunuyor. Zaten, başbakanlık dahil bakanlık ve birçok önemli görevde bulunmuş tecrübeli bir kadro var ortada. Üstelik, bir koalisyon için olabilecek en geniş tabanlı ve uyumlu kadro…
Vaat, kadro ve ortak hareket kabiliyeti… Bu kriterler açısından Millet İttifakı olumlu bir imaj oluşturdu ama yeterli değil. Yetseydi seçim anketlerinde son aylarda Erdoğan/Cumhur İttifakı lehine yaşanan yükseliş olmazdı. Elbette, açıklanan metin muhalefete olumlu yansıyacak ama yine de yetmez. Yakın tarihin en kötü ekonomik tablosu, en ağır yozlaşma hali ve beraberinde en kötü uluslararası karnelerine rağmen iktidarın son düzlüğe özgüvenli ve başa baş girmesi, sayılan kriterlerin seçimi kazanmak için yeterli olmadığını gösteriyor. Aynı durumda iktidarın ve Erdoğan’ın kazanması da kesin değil ama zaten böyle bir ekonomide doğal olan budur. Doğal olmayan, geride kalan 4,5 yılın kötü karnesine rağmen seçimin iktidar lehine bir belirsizlik içermesidir.
Bütün yollar ve seçimin kaderi muhalefetin Cumhurbaşkanı adayının kim olduğu sorusuna çıkıyor. Program başarılı olmakla birlikte bunu taşıyacak, sevk ve idare edecek bir lider hepsinden önemli çünkü sistemin adı başkanlık. Ne kadar geçici olsa da, ne kadar parlamenter sisteme dönüş vaadi olsa da Türkiye’nin içinde bulunduğu acil durum -ki program bunu söylüyor- işleri çekip çevirecek bir liderin varlığını kadro kadar önemli kılıyor. Erdoğan’ın başkanlık dönemi başarısızdı ancak geçmişten gelen kredisi onu yeniden potaya sokuyor. Millet İttifakı söz konusu olduğunda ise, aday olacak kişi hem ülkeye, hem de altı parti arasındaki koordinasyona liderlik yapmak zorundadır. Öncelik ülkeye liderlik yapabilmek çünkü seçmen oyunu ona göre verecek. O yüzden adayı Erdoğan kadar sokaktaki insan da merak ediyor.
Muhalefet açıkladığı programla oyuna güçlü bir hamleyle döndü ve seçim kampanyası için avantaj sağladı. Tersinden okuyacak olursak, Erdoğan 2022’nin ortalarına kadar en kötü seviyeye inmişti ve o günden beri yükselerek en kötüyü atlattı. Muhalefet de bu yüzden geçen yılı en geri seviyede bitirmişti. Şimdi, onlar da en kötüyü atlatıp yükselen bir ivme yakalama fırsatına kavuştular. Ortak program bunun göstergesi ve tersi olsaydı; yani, başarısız bir metin çıksaydı seçime kadar telafi edilmesi zor olurdu.
Hafta başında ilgiyi kendilerine yeniden çekmeyi başardılar. O yüzden bir yıldır sakin sakin ilerleyen Millet İttifakı’nın son tura girilirken, ilan edecekleri kaptanla birlikte tempoyu artırma zarureti var. Ne kadar kolay ve ne kadar erken belirlenirse, hiç şüphesiz o kadar iyi olur. Hasarsız ve kavgasız olmalı… Zira, sandık yaklaştıkça seçmenin terazisi daha hassas tartıyor.