Dünyanın giderek daha güvensiz hale gelmesi ve özellikle her çatışmanın bütün ülkeleri daha fazla silahların gölgesinde yaşamaya zorlaması insanlığın en önemli ama en ez konuşulan meselesi olmaya devam ediyor. Son dönemde birçok ülkenin yönetimine hakim olan bencil ve çatışmacı dil, silahlardan ve özellikle nükleer tehlikeden arınmayı zorlaştırıyor.
Son olarak ABD ile Rusya arasındaki Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması (INF)’nin iptali dünyayı daha tedirgin bir iklime sürükledi. Hatta iki ülkenin hemen büyük hızla yeni teknolojilere yatırım yarışına girmesi de geri kalanlara çaresiz bir izleyici olmaktan başka rol tanımıyor.
Neyse ki bu olumsuz tabloya rağmen dünyada iyi şeyler de oluyor. Savaşçı dünyanın pek dikkatini çekmese de 29 Ağustos, Nükleer Silahların Test Edilmesiyle Mücadele günüdür. 2009 yılında, bu tür testlerden en çok mağdur olan ülkelerin başında gelen Kazakistan’ın girişimiyle BM tarafından kabul edilen mücadele nedeniyle bugün Kazakistan Kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev ve Cumhurbaşkanı Kassym-Jomart Tokayev’in ülkenin başkenti Nur Sultan’da “Nükleer Silahsız ve Küresel Güvenlik İçin Nazarbayev Barış Ödülü” töreni de yapılıyor. Kazakistan’ın bu yöndeki çabalarını takdir etmemek mümkün değil. Çünkü, tehlikenin büyüklüğünü anlamak için illa bir nükleer saldırı olması gerekmiyor. Denemeler de insanlık için büyük bir tehlike ve sağlık tehdidi olma özelliğini koruyor.
Kimse bilmiyor ve istatistikler yeterince paylaşılmıyor ama 1945’den 1996 yılına kadar geçen elli bir yılda tüm dünya çapında 2000’in üzerinde nükleer test yapıldı. Kazakistan topraklarında atmosferik, yer üstü ve yer altı olmak üzere askeri ve sözde “barışçıl amaçlı” toplam 500 nükleer test gerçekleştirildi. Yapılan denemelerin dehşetini anlamak için şu verilere bakalım: Sadece 1949-63 yılları arasında test edilen nükleer silahların toplam gücü Hiroşima’ya atılan atom bombasının 2 bin 500 katıdır. Bu patlamalar gerçekleştiği bütün ülkelerde olduğu gibi Kazakistan’da da radyasyon kirliliğine ve radyoaktif serpintiyle 1,7 milyon insanın yaşadığı 300 bin kilometre karelik alana yayılarak deneme bölgesi olan Semey eyaletini bir çevre felaketi bölgesi haline getirdi.
Bu felaket neticesinde 1989’da Kazak yazar Oljas Suleymenov’un girişimi ile bir sivil oluşum ve nükleer karşıtı halk hareketinin çabalarıyla Sovyet yönetimi 1990 yılında Kazakistan topraklarında nükleer testlere son verdi. 29 Ağustos 1991’de de Nazarbayev’in kararıyla, Semey Nükleer Test Sahası resmi olarak kapatıldı. Bu karar çok önemli çünkü böylelikle dünyanın en büyük nükleer silah cephaneliğinin tasfiye edildi.
Kazakistan bundan sonra da nükleer tehdite karşı girişimde bulunmaya devam etti. 2006 yılında da tüm Orta Asya bölgesinin nükleer silahlardan arındırılmış bir bölge olduğunu ilan eden bir anlaşma imzalandı. Kazakistan’ı İran’ın nükleer programına karşı müzakerelerde de gördük. Devamında, Aralık 2015’te BM’de Nükleer Silahsız Dünya İnşası Evrensel Deklarasyonu kabul edildi. Temmuz 2017’de ise New York’ta düzenlenen konferansta Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması kabul edildi. Kazakistan, bu problemi yakından yaşayan bir ülke olarak bu tür girişimlerde aktif rol oynamaya devam etti.
Kazaklar, de-nükleerizasyon mücadelesinde işleyen bir model üretmeyi başardılar. Kazakistan’ın Ankara Büyükelçisi Abzal SAPARBEKULY “Ülkemizin yaşadığı acı tecrübeyi göz önünde bulundurarak, nükleer denemeler meydana getirdiği tahribattan ders almak gerektiğine inanmaktayız. Halihazırdaki en önemli önceliğin gelecek nesiller yararına, dünyanın dört bir yanındaki nükleer silahları yasaklama yolundaki ortak hedefleri canlı tutma çabalarının birleştirilmesi olduğuna derinden inanıyoruz” diyor.
Bugün Nur Sultan’da yapılacak tören ve bu çabaların cesaretlendirilmesi adına değerli bir girişimdir. Silahların, özellikle de nükleer silahların gölgesinde güvensiz olacak dünyanın ayaklarının yere basması için daha çok tartışmak ve konuşmak gerekiyor.