Beşiktaş’ı o kadar çok değil ama Şenol Güneş’i biraz bilirim. Hoca malum, başarılı bir futbolcu, kaptan ve teknik direktörün portresidir ama daha çok da bir futbol filozofudur. Dünyası futboldan çok daha büyük olduğu için futboldaki pırıltısı eksilmedi, hep arttı.
Yozlaşmış ve kirlenmiş futbol dünyasında temiz ve muteber kalmaya muvaffak olan çok az isimden birisidir.
İki kere üst üste şampiyonluğu kutlu olsun. Bu yazıyı Trabzonspor için yazmayı, bu tebriği Trabzon’un hocası Şenol Güneş’e göndermeyi çok isterdim. Ne yazık ki Hoca, Trabzonspor’da hak edilmiş şampiyonluk kupalarını kaldıramadı, herkesten çok hak ettiği sevinçleri yaşayamadı. O da yaşayamadı, biz de…
Tecrübe ederek gördük ki futbol insanın bazen kalbini kırabiliyor. O karanlık dönemlerden, hukuksuz zamanlardan ve yapanın yanına kar kalan yıllardan geride kalbi kırık milyonlarca taraftar kaldı. Ama Güneş parlama inadından hiç vazgeçmedi. Elinden alınanın ne olduğu biliyordu ve onu nasıl geri alacağını da… Şimdi birer birer alıyor. Hem de herkesin birden şapka çıkararak kendisini selamladığı seremonilerle…
***
Şenol Güneş, sadece futboldaki yozlaşmaya değil, sanatta, medyada, siyasette, akademide; hasılı bütün sahalarda başını alıp giden seviyesizliğe karşı direnen bir kalitedir. O yüzden seviliyor, o yüzden taraftarı, rakibi, herkes Şenol Güneş’e saygı duyuyor. O yüzden dokunduğu her futbolcu tıpkı kendisi gibi parıldıyor.
İki kez şampiyon olurken sadece rakiplerini mağlup etmedi… Futbolu sarmalayan, futbol üzerinden dört bir yanı kuşatan seviyesizliği de galebe çaldı.
Yalanı, dolanı, palavrayı, atıp tutmayı, hak edilmemiş övünmeyi, kendi kendine hava basan şişinmeyi yendi.
Zafere ulaşmak için kasılarak yürümeye, racon kesen hallere, tribün şovenizmine ihtiyaç olmadığını gösterdi. Yenmekten de yenilmek de ders çıkarmayı, aslında gurur meselesi yapmadan her şeyden mesaj almayı öğretti.
Güneş’in parlamadığı bir an hiç olmadı. Bazen, içten içe yanarak, bazen göz kamaştırırcasına ama hep parladı.
Bir daha belki hiç ulaşılamayacak Milli Takım’ın dünya üçüncülüğünün ardından; o başarıyı kendisine yakıştıramayanların kıskançlığıyla kenara itilirken de aynı adamdı, önceki akşam art arda ikinci şampiyonluk kupasını kaldırırken de…
Defalarca hakkı yenirken de hayata aynı tevekkülle bakıyordu, hak ettiğini aldığında içten içe derin bir oh çekerken de…
Taşralı bir futbol yıldızıyken de gururluydu, İstanbul dükalığını yerle bir ederken de…
***
“Futbol asla sadece futbol değildir” cümlesinden bize bir pay düşerse o da “Şenol Güneş sadece futbol adamı değildir” demek olacak. Kalede Trabzonspor’u şampiyonluklara taşırken bir futbolcudan daha fazlasıydı. Yıllar geçti o acımasız futbol çarkına kafa tutarken de bir futbol adamından daha fazlası oldu. Şimdi, on yılların tecrübesi, fırtınalı zamanların üzerine örtülen sükunet, akıl, mantık ve ahlakla sadece futboldan değil, elimizden kayıp giden birçok şeyden daha fazlasıdır.
Futbolu saha dışından sahaya taşıdı ve umut bitmişken hepimize oyundan keyif almak için bir sebep verdi.
Yolun açık olsun Şenol Hoca... Açık olsun ki bu ülkede hak edilmiş olana, iyiye, kaliteye ve seviyeye oradan bir yol daha olsun.