Fitili ilk İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkma kararı ateşlemişti, ardından Trump’ın ABD Başkanı seçilmesiyle alevler büyümeye başladı. AB’nin, otoritenin yürüdüğü ve Avrupa ile iyi ilişkiler kurmaya odaklı öngörülebilir bir ABD eksenli düzeni ateşler basmaya başladı. Gayet tabii ki Türkiye gibi ekonomik kırılganlık ve bilhassa güvenlik riski taşıyan ülkeler -ki her iki alanda birden sorun yaşayan tek müttefikiz- için bu yeni durum fazlasıyla merak uyandırıyor.
YA TRUMP GERÇEKTEN TRUMP OLURSA
Avrupa’dan bakarak analiz yapanların kafası karışık, çünkü Trump’ın gerçekte ne kadar Trump olabileceğini kimse kestiremiyor. Eğer söylediklerinin yüzde 25’ini bile yapacak olursa sadece ABD için değil, bütün dünya için sorun derinleşecek demektir. İslamofobianın küreselleşeceği, ayrımcılığın yaygınlaşacağı bir gezegende yaşamaya başlayacağız. Faturayı da ABD değil, Avrupa ve başta Türkiye olmak üzere istikrar arayan Ortadoğu ülkeleri terör olarak ödeyecek. Trump’ın ülkesi ise uzakta ve güvende olmaya devam edecek. Ve dedikleri olursa siyasette kalitenin, tutarlılığın ve seviyenin pek gerekli olmadığı bir döneme de girilmiş olacak ki bu da bütün insani ve etik değerler açısından kabus çağı gibi bir şey demektir.
AVRUPA ZİHNİNİ TOPLAMAYA ÇALIŞIYOR
Yine de her şey felaket değil... Mesela Avrupa gardını almaya başlıyor. Sağcı, yabancı düşmanı politikanın kıtayı ele geçirme riskine karşı soğukkanlılık da harekete geçiyor. Nitekim Brexit sonrası Almanya, Fransa ve Polonya gibi ülkelerde yapılan anketlerde AB’ye destek artmış durumda. Yani daha çok Avrupalı kendisini Birlik içinde güvende hissediyor. Kıtada, bir parça, kendine gelme ve zihnini toparlama eğilimi gözleniyor.
Buna rağmen Trump rüzgarının estiği dünyada seçim arifesindeki Avrupa ülkelerinde kampanyaların hala Türkiye karşıtlığı üzerine kurulu olması şaşırtıcı değil belki ama kesinlikle aptalca…
Bizim AB’ye ihtiyacımız var ama, İngiltere’nin kapıyı vurup çıkmasından sonra Türkiye’nin müzakere hattında bile kalamaması AB’yi de zayıflatacaktır. Eğer son günlerde yeniden ortaya çıkmaya başlayan soğukkanlılık ciddiyse bunun Türkiye’yi kazanmayı amaçlaması gerekir. Bazı Avrupalılar, Trump New York’ta elde broşür plaza dairesi satarken de Türkiye’ye karşıydı; on yıllar geçti, şimdi Başkan oldu hala karşılar. Dünya bu kadar değişmişken bazı öfkelerde takılı kalmakta bir terslik olmalı…
TÜRKİYE MÜMKÜNSE BU YASAYI UNUTTURSUN
Tıpkı Türkiye’de çocuğa tacizde istismarcıya evlilik yoluyla ceza erteleme hakkı tanıyarak bu fiili suç olmaktan çıkaran yasa değişikliği gibi. Dünya değişiyor ve biz eski kanunlara mı dönüyoruz? Bir an önce bu yanlıştan dönmeli ve yasalaşması şöyle dursun mümkünse bu girişimi tamamen unutturmanın bir yolunu bulmalıyız. Önerilen değişiklik yaralayıcı; sadece yaralayıcı da değil, siyasete taşınması zor ağır bir yüktür.
Bırakın böyle kanunlara geri dönmeyi aksine parıldamalıyız. Dünya ve Avrupa politik bir şaşkınlık döneminden geçiyor ve biz bunu demokratik, hukuki kalkınma için bir avantaja çevirmeye odaklanmalıyız. 15 Temmuz’u pırıltılı bir demokrasi destanıyla atlatan ülkeye yaraşan da bu kaliteyi her alana taşıyabilmektir. Demokrasi duygusunun ülkeyi ve rejimi kurtardığını bu kadar açık tecrübe eden bir ülkenin demokratikleşmekte ve hukuku egemen kılmakta daha tereddütü olabilir mi?
Madem bazı ülkeler 15 Temmuz’u durduran iradenin demokratik kalibresini ölçemedi, bir de böyle anlatalım. Hem anlatalım hem kazanalım…