Terörün hedefinde bulunan ve dahası sınırının en azından bir kısmı dünyanın ürktüğü terör kaynaklarıyla çevrili bir ülkede yaşamak sıradışı bir tecrübe… Kolay da değil ama artık bizler için alışılmış bir durum. Beterin beteri olabileceğini bildiğimiz için azıyla yetinebiliyoruz. Daha az güvenlik daha az refah ve hatta yerine göre daha az demokrasiyle…
Türkiye, dünyanın en güçlü iki terör örgütü PKK ve IŞİD ile aynı anda mücadele eden tek ülke ve esasen IŞİD işgali altındaki Irak hariç biriyle savaş halinde olan başka bir ülke bulunmuyor. Türkiye’nin terörle mücadelede taşıdığı risk de zaten bir başka ülkenin sırtında yok. Mülteci rezervi ise sosyal ve ekonomik açılardan bir başka sıradışı durum. Malum, bir uçtan bir uca Avrupa kıtasının sırt çevirdiği mültecilerden çok daha fazlası Türkiye tarafından gönüllü olarak üstlenilmiş durumda…
***
Terör ve mülteci dışında da sorunlarını zaten çözmüş ve yoluna sorunsuz devam etmekte olan bir ülkeden söz etmiyoruz. Böylesine kanlı ve sarsıcı problemlerin tam ortasında aynı zamanda yeni anayasa ve dahası yeni bir sistem arayışı sürüyor. Öyle ki, bu arayış neticelenmeyecek olursa herhangi bir gerilimin bitmesi veyahut da bir problemin kalıcı olarak çözülmesi mümkün görünmüyor.
Bir ara özet çıkaralım. İçeride ve dışarıda azami derecede yük ve sorun taşımakta olan bir ülkeyiz. Problemlerin çözümsüz kalma lüksü de
bulunmuyor.
Bu sorunlar çözülebilir… Kürt meselesi bile çözülemezse dahi yönetilebilir seviyeye geriletilebilir. Türkiye yeni bir anayasa yapmaya muvaffak olabilir ve içinde makulün kabul ettiği bir yeni sistem tanımı da bulunabilir.
***
Mesele şu ki, bütün bunlar için sanılanın aksine gerilime değil pozitif bir gündeme ihtiyaç vardır.
Sorunların her biri zaten gerilim ve hatta kutuplaşma potansiyeli içeriyor. Herhangi biri üzerinden ülkeyi iki sinirli ve öfkeli parçaya bölmek mümkün. Şu halde o negatif potansiyeli artırmanın manası ve faydası yoktur.
Terörle mücadelede toplumsal destek temin edilmiş durumda…
Mülteci meselesi Avrupa’nın dahil olduğu bir formüle bağlanmış
durumda…
Yeni anayasa için hiç olmazsa AK Parti’nin ne istediğini anlayacak seviyeye gelmek üzereyiz…
Şu halde bütün bu tabloyu sevk ve idare edecek sempatik ikmale ihtiyaç var.
Daha sakin bir üslup, daha az hasar üretecek seviyeli tutumlar ve elbette mümkünse yapıcı girişimler.
***
Mesela, İsrail ile ilişkiler rayına giriyor ve hatta rivayet o ki Mısır’la bile bir parça diplomatik ilişki tesis ediliyor… Her biri, kimseye zararı olmayacak; bilakis Ankara’nın yanında durduğu Hamas ve İhvan’a katkı sağlayacak adımlardır.
Temel fayda ise topyekün bu ülkede yaşayan herkese katkı sağlayacak bir sükunet atmosferinin temin edilmesidir. Böylesine şiddet ve stresle birlikte bunu başarabilmek maharet olacaktır. Üstelik bu mahareti sergilemek sanılandan çok da kolaydır.
Biraz üslup, biraz seviye, biraz da gerilimin sürdürülemez olduğunu hatırlamak; hepsi bu.