Beliren bazı alametleri erken seçime yoranlar iz sürmekte haklılar ama temenni kulislerinde zikredilen tarihte; yani 2021 yılı içinde erken seçim olabilmesi ihtimal dışıdır.
Erken seçim olabilir ama normal takvimden en fazla bir önce diye hesap yapmakta fayda var. Yani dört yılı tamamladıktan sonra. Siyasi tarihimizin en başarısız hükümeti sayılabilecek Ecevit-Yılmaz-Bahçeli koalisyonu bile 3,5 yıl sürmüştü, unutmayalım. Bugün ise Cumhur ittifakı şemsiyesinde Erdoğan-Bahçeli hükümeti olarak tanımlayabileceğimiz ittifakın halk desteği hala yüksektir ve ekonomide işler yolunda gitmiyor olsa da bunu düzeltmek için önlerinde yeterince zaman vardır. Bu zamanı tabii ki kullanacaklar ve muvaffak oldukları tarihte “gerekirse” erken seçim kararı alacaklardır.
Ya işler yoluna girdiğinde ya da işler daha da yolundan çıkmasın diye düşündüklerinde… Malum 24 Haziran 2018 erken seçim tarihi ikinci sebepten dolayı; yani işler daha da yolundan çıkmasın diye belirlenmişti. İşe de yaramıştı.
Peki bu tabloya rağmen hükümet neden erken seçim olacakmış gibi birtakım seri sansasyonel ve popülist icraatlara girişiyor?
Ayasofya’yı ibadete açmak…
Yeni partilerin önünü kesecek kanun değişiklikleri için düğmeye basmak…
Hiç gündemde yokken HDP’li, CHP’li vekillerin üyeliğini düşürmek…
İş Bankası’ndaki CHP hisselerini Hazine’ye devretme girişimi…
Yahut salgın sürecinde yetersiz kalan doğrudan yardımların yerine peş peşe kredi paketleri açıklamak gibi…
Her seçim öncesinde benzer siyasi, ekonomik ve elbette hamasi hamleler yapıldığı için kafalar karışıyor. “Erken seçim” olmayacak ama bu artık iktidarın oylarını bir arada tutmak konusunda riski büyüktür. Dolayısıyla son seçimde elde ettiği yüzde 50+ oyu her gün seçim varmış gibi dinamik tutmak zorundadır. Seçmenin ilgisini kaybetmemek ve cazip görünmek mecburiyetindedir.
Geçmiş seçimlerde işleyen bir mekanizma bugün ve bugünden sonra yapılacak seçimde işlemeyeceği için yöntem değişmiştir.
Hükümet, “Seçime daha çok var, toplam oylarımız yüzde 40’a hatta 45’e gerilese bile son düzlükte atak yapar toparlarız” diyemez. Böyle bir lükse sahip değil artık. Anti hükümet blokun en kötü durumda yüzde 48’de kemikleştiği ve yerel seçimlerde bunu da aştığı ortadayken siyasi taksimat değişmiş demektir. Bu denklemin üzerine, ikisi de doğrudan ve öncelikli olarak AK Parti tabanını hedef alan Gelecek Partisi ve DEVA geldi. Bu iki partinin iktidar için ürettiği siyasi risk de varken, oranı ne olursa olsun ilgisi AK Parti’den bir an uzaklaşan seçmenin geri dönmesi çok zayıf ihtimaldir. Cumhur İttifakı bunu göze alamaz.
Dolayısıyla şimdiden sonra akla erken seçim ihtimalini getirecek birçok icraat göreceğiz. Sebebi de seçmen blokunun gözünün bir anlık bile başka yer kaymamasıdır. Hareket hiç bitmeyecek… Seçmenin, toplumun, vatandaşın ilgisini bir yandan da ekonomiden uzak tutacak seri hamleler ve daha çok kimlik siyaseti göreceğiz. Dolayısıyla başkanlık sisteminin temel vaadi ve gerekçesi olan yapısal değişim ıskalanmaya devam edilecek. Çünkü, yapısal değişim ve temel sorunların çözümüne el atmak seçmen davranışı açısından belirsiz sonuçlar doğurma potansiyeline sahiptir ve ülkeye fayda sağlasa da iktidarlara oy kaybettirebilir. Böyle bir büyük değişim niyeti zaten var mı bilmiyoruz ama yüzde 50+1 zarureti nedeniyle Erdoğan’ın bu yolu izleme şansı bulunmamaktadır. Niyet olsa da seçim dengesi müsaade etmemektedir. Dolayısıyla iktidar, geriye kalan alanda şimdi ilk işaretlerini gördüğümüz garantili gördüğü yoldan yürüyecektir.