Cumhur İttifakı’nın; özelde de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anket sonuçları son birkaç ayda yukarıya doğru ivme kazanmış bulunuyor. Bu gelişme de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüzüne ve sözlerine özgüven olarak yansıyor. Gayet tabii ki sokaktan gelen sinyalin dalga boyu durup durukken değişmedi. Anketlerdeki değişimin anlaşılabilir ve kulak kabartılması icap eden sebepleri vardır.
Birincisi, AK Parti ekonominin ve genel olarak yönetim tarzının en kötü olduğu dönemde bile aynı anketlere göre yüzde 30’lar civarında seyrediyordu. Bu, ekonominin içinde bulunduğu sıradışı kötü tabloda oldukça yüksek bir oy oranıydı. O dönem AK Parti’den ve Erdoğan’dan uzaklaşan seçmen ise kararsızlar alanına çekilerek seçeneklerini gözden geçirmeye başlamıştı. Yani, Erdoğan’ın yönetimdeki ‘en kötü’ zamanında bile desteği ‘çok kötü’ olmadı. Oyları her zaman yaslanıp, oradan yükselebileceği seciyede kaldı.
İkincisi de malum, iktidarın son aylarda art arda gelen bir kısmı popülist, bir kısmı da ağır hayat pahalılığı karşısında pansuman tedbirler gibi sokağı rahatlatan icraatlarıdır. Asgari ücret, EYT, konut projeleri, kredi genişleme politikaları vesaire… Seçmen, bütün bunların seçim ayarlı olduğu elbette görüyor ama yapılanlar aklı hâlâ Erdoğan’da olan ‘kararsız seçmen’in geri dönüşüne imkan tanıdı. Ama ‘bir ölçüde’ geri dönüşüne. Çünkü, insanlar geride kalan dört yılda yaşadıklarını unutamıyor. Yine de AK Parti kaybettiği oyların üç ila eş puan arasındaki kısmını yeniden kazanabildi. Ancak hem AK Parti’nin geri kazandıkları hem de Erdoğan’ın kişisel oylarındaki toparlanma yeterli değildir. Ne AK Parti -özellikle MHP’nin oy kaybı devam ederken- Meclis çoğunluğunu kazanabiliyor ne de Erdoğan hâlâ seçilmesi için geren yüzde 50 artı 1’e yaklaşabiliyor.
Buna karşılık aynı dönemde Altılı Masa partilerinin oyları da yerinde sayıyor ve hatta küçük bir miktar gerilemiş bulunuyor. Küçük miktar gerileme olması bile muhalefet açısından iyi görüntü değildir. Mevcut ekonomik tabloda psikolojik üstünlüğü ve ivmeyi iktidar lehine kaybetmek Altılı Masa adına endişe verici olmalıdır. Yakın zamana kadar rahat kazanacaklarını düşündükleri maçın sonucu şu anda belirsizdir.
Öte yandan, Altılı Masa’nın kapasitesini anlama zorluğu yaratan ve aslında genel olarak seçim sonuçları üzeninde tahminleri zorlaştıran ise Masa’nın Cumhurbaşkanı adayının açıklanmamış olmasıdır. Anketler elbette gidişatı yani trendi gösteriyor ama aday açıklanmadan hiçbiri seçim sabahı silüetini ortaya çıkaramıyor. Esasen artık Altılı Masa’dan beklenen hem aday hem de yönetim modelinin çerçevesi olduğu için öyle bir isim ve ekip açıklanabilir ki dengeler tümüyle alt üst olabilir. Altılı Masa lehine de Erdoğan lehine de…
Erdoğan için o yüzden Altılı Masa’yı dağıtmak hâlâ en önemli icraat kalemi ve seçim yatırımı olarak listenin başında duruyor. Masa için de aday ve ekibi, kaybolan son ayların telafisi ve seçim galibiyetinin tek anahtarı haline gelmiş bulunuyor. Ancak, Masa geçen zamanları -bilhassa 2022’yi- yeterince iyi değerlendiremediği için artık sadece, “Daha iyisini yaparım” mesajı taşıyan değil; hem bunu hem de değişimi vaadeden bir isim açıklamaya mecburdur. Seçimi ‘seçimlerden bir seçim’ olmaktan çıkarıp yeni dönem başlatabileceği güvenini veren bir aday profili gerekiyor. Masa’nın bu kozu kullanarak dengeleri alt üst etme potansiyeli kesinlikle bulunuyor.
Bir başka mesele de zaman yönetimi… Aday belirleme sürecinin meşakkatli, sarsıcı ve zor olacağını hesaba katarak Masa’nın artık bütün mesaisini bu konuya vermesinin vakti gelmiş bulunuyor. Evet, soğukkanlı davranmakla bir yandan iktidarı sinirlendiriyorlar ama öte yandan seçim takvimi kendi kontrollerinde olmadığı için geciken adaylık müzakeresi zaman darlığı problemiyle karşı karşıya kalabilir.
Altılı Masa, Türkiye siyasetinde ilk olan modelini anlatmak, model üzerindeki kaygıları ve eleştirileri gidermek için de artık adayıyla birlikte kendi takvimiyle sahaya inmek zorundadır. Bunun için, Cumhur İttifakı’nın ve Yüksek Seçim Kurulu’nun ortak seçim takvimini beklemek iyi bir politika gibi görünmüyor. Hatta, pasiflik ve edilgenlik havası veriyor. Bu tutum aynı zamanda, sandığa yönelik beklentiyi, ‘seçimlerden bir seçim’ seviyesine indiriyor.
Zamanın giderek azaldığı gerçeğini ciddiye almalarında fayda vardır zira cömertçe harcanan aylar sonucunda oylarını geri kazanmaya başlayan iktidar ve oy artıramayan Altılı Masa gerçeği ortadadır.
Seçim sonucu oylarla belirlenecek, toplantılarla veya kamuoyuna açıklanan bildirilerle değil…