Seçim süreçleri vizyon koymak, ufuk geliştirmek için fırsattır, derken… Böyle zamanlarda toplumun önünü açan fikirler yarışır ve ülke kazanır, diye umut ederken… Ve son beş senesini hiç olmadığı kadar kötü değerlendiren, hiç olmadığı kadar gerileyen bir ülkede daha kötüsü olmaz, diye düşünürken gelip çattığımız hale bakar mısın? İktidar seçim gündemini ekonomik krizden, enflasyondan, yolsuzluktan, yozlaşmadan, depremdeki ihmalden ve dış politikadaki geri dönüşlerden uzaklaştırmak için halkın bir kesimini hedefe koyan bir dile kaptırmış gidiyor. Kürtlerin siyasal tercihleri, bugün hiç olmadığı kadar hedeftedir
Değil mi ki onları en yüksek oranda temsil eden HDP/Yeşil Sol Parti cumhurbaşkanlığı seçiminde aday çıkarmadı; o vakit gelsin bakalım Kürtler beriye! Sabah akşam dolaylı ve dolaysız hakaret seansları…
Sabah HDP PKK, akşam PKK HDP… Sabah, “HDP’yle yanyana duran teröristtir” sloganları, akşam “Aslında, biz Kürt kökenli vatandaşlarımızın hepsine terörist demiyoruz” demeler. Hasılı ne dediğini bilmemeler…
Türkiye uzak vadede bir asır, yakın tarihte ise 40 küsür yıldır Kürt meselesini çözemiyor ama bu sürede hiç olmazsa Kürtlerin duygularını tanımayı öğrenmişti. Bu istikamette mesafe almıştı. 14 Mayıs seçiminde iktidarı kaybetme korkusuyla muhalefeti yaftalamak adına yapılan bu sorumsuz kampanya nedeniyle elde o kazanım da kalmayacak. 6 milyon seçmene sahip, Türkiye’nin üçüncü partisi üzerinden koskoca bir halkı rencide eden, hedefe koyan bir dalga koptu geliyor. AK Parti’den uzaklaşan kararsızların Millet İttifakı’na gitmesine mani olmak için; zaten yönetilmesi müşkül bir mesele yeniden büyütülüyor. HDP’nin terörle arasındaki mesafe problemini sanki büyük bir icatmış gibi yeniden gündeme taşıyıp, yükü bu partinin tabanına yüklemek öyle sorumsuz bir tutum ki anlatılamaz. HDP bir göz kırpacak olsa tam tersini yapmaya hazır olanların kampanyasına maruz kalmak da hazindir. Herkes biliyor ki bu dalgayı kabartanlar; son yerel seçimlerde Öcalan kardeşlerden mektup ve mesaj getirtip Kürt seçmenin AK Parti’ye oy vermesi için çaresizce çabalayanlardır.
Nasıl o zaman sonuç hüsran olduysa şimdi de neticeyi değiştirmeyecek bir söylemi köpürterek Kürt meselesinde yeni bagajlar oluşturduklarının farkında değiller. Gerçi olsalar dahi seçimden ziyade bir şeyi umursamadıkları malum.
“Memlekette Kürt meselesi mi var? Nedir bu mesele, söyleyin?” diye soranlara cevap, seçime giden Türkiye’de HDP seçmeni etiketi üzerinden Kürtlerin siyasal tercihlerinin hesaba çekilmesidir. O insanların siyasal tercihleri nedeniyle küçümsenmesi ve değersizleştirilmesidir. Bütün partilerin seçmenlerinin oylarına sonsuz saygı sunup HDP’de karar kılan 6 milyon insanın aklını, fikrini, hafızasını, tecrübesini ve ülkeye karşı aidiyet hislerini sorgulamak büyük bir meseledir ve adı da “Kürt meselesi”dir.
Belediyeleri kayyumda, genel başkanı yedi yıldır hapiste, dosyası anayasa mahkemesinde kapatılmayı bekleyen partinin tabanı da sabah akşam saygısız konuşmaların merkezinde bulunuyor. AK Parti’den MHP’ye kadar herkesin oyuna talip olduğu seçmen, yüzünü başka partiye ya da başka adaya çevirdiğinde bile kıyamet kopuyor. Böyle bir tutarsızlık olmaz…
Kayyum, hapis, kapatma davası derken sıra seçmeni de mahkum etmeye mi geldi? Bu çok fazla ve çok yanlış. Kürtler kime oy vereceklerini, niye oy vereceklerini kimseye sormak zorunda değildir.
Tercihlerinden dolayı kimseye hesap vermeleri de gerekmiyor.
Medyada, sosyal medyada ama en önemlisi siyasetteki kampanya böyle devam ederse demokrasi ve kardeşlikten geride kalanı da kaybedeceğiz. Bunca yıl çözememiştik, eldekinden de olacağız. Kürt meselesinin daha da büyüteceğiz.