Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri turu finansal destek talebi -ve bu talebin açıktan söylenmesi - nedeniyle eleştiri konusu oluyor. Bu eleştirilerde Erdoğan’ın “bazı assetler”in satılacak olmasını ifade etmesinin payı büyüktür. Seyahat öncesinde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek’in de bu ülkelere giderek hazırlık turu yapması başka zaman normal olabilirdi ama bu kez çaresizlik görüntüsü verdi.
Ağır enflasyon ve döviz problemi ortamında, elde kalan kamu şirketlerinin satışının krizden çıkmak adına son çare gibi görülmesi gayet tabii rahatsızlığa yol açıyor. Ekonomide yıllardır yapılan yanlışların ardından çıkışın asset satışında aranması eleştiri konusu olmayı hak ediyor.
Öte yandan, Türkiye’nin küçük büyük demeden her türlü desteğe, borca ve hatta swap işlemine ihtiyacı olduğu da sır değildir. Cumhurbaşkanı da bunu söylemekten imtina etmiyor, destek veren ülkelere her fırsatta teşekkür ediyor.
Bir Cumhurbaşkanı’nın ülkesi adına destek ve yatırım talebiyle başka ülkelere gitmesi, görüşmeler yapması, diplomatik çaba sergilemesi son derece normaldir. Normalin ötesinde gereklidir de. Sadece Türkiye gibi ağır ekonomik problemler yaşayan bir ülkenin değil ABD, Almanya, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin liderleri de bunu yapıyorlar. Bazen çok küçük yatırımlar için bile başka ülkelerin ayağına gitmekte beis görmüyorlar. Bir ülkenin yatırım alması demek, refah ve güvenlik kapasitesinin artması demektir. Tabiatıyla, bu yolda çaba göstermek liderlerin görevidir. Herkes gibi Erdoğan da öteden beri bunu yapıyor, yatırım almak ve -şimdi- finansal destek bulmak için ülkelere gidiyor.
Sorun bunu yapmakta değil, durumumuz ortadayken aynı zamanda içeride kendi kendimize büyüklük propagandası yapmaktadır. Böyle sözler artık inandırıcı değil. Üstelik, hamaset ve propagandadaki yüksek doz yüzünden ekonomiyi bu hale getiren gerçekler uzaklaşılıyor. Büyük ülke, büyük devlet sloganlarının coşkusuna kapılıp dünyada nasıl göründüğümüzü ıskalanıyor. Sorun, sloganların gerçekle aramızdaki bağı koparmasındadır. Gerçek ise şudur… Türkiye’nin içinde bulunduğu durumdan çıkabilmesi için ne Körfez’den gelecek vadesi belirsiz yatırımlar, ne de assetlerin satışı yeterlidir. Nasıl içeride başı sonu belli bir ekonomi programı ve rasyonalite gerekliyse, dışarıda da rasyonel diplomasinin eşlik ettiği inandırıcı bir değişim paketine ihtilaç vardır. Bütün bunların ilk adımı, bugüne kadar yapılan ve sonuçları pahalıya mal olan tercihlerin terkedilmesi ve son günlerde zayıf da olsa işaretleri verilen makul politikalara dönülmesidir. Dönülmezse ve mesela Avrupa Birliği üzerinden verilen mesajlar akamete uğrarsa veya bu yolda gereken adımlar atılmazsa daha kötü bir noktaya demirlemek kaçınılmazdır. Aylar önce yine para bulmak için gittiğimiz Katar’ın Dışişleri Bakanı’nın “Ekonomik gidişat nedeniyle Türkiye’de ortaya çıkacak fırsatları değerlendiriyoruz” sözlerindeki müstehzi noktanın da gerisine…
Bununla birlikte beklemeye tahammül olmayan bir süreçten geçtiğimiz de aşikardır. Cumhurbaşkanı’nın Körfez turunun başarılı geçmesi gerekiyor. Çünkü iktidar kanadından günlerdir gelen bilgiler alınacak veya alınamayacak desteklerin, Türkiye ekonomisi için hayati öneme sahip olduğu alarmını veriyor. Tam olarak böyle; alarm… Yatırım almamız iyi olur ama daha önce, içinde bulunduğumuz finansal kriz nedeniyle doğrudan borç/swap anlaşması yapmamız gerekiyor. Beklentiler böyle yönlendirildi.
Ancak, Körfez’den destek geleceğini dair büyük beklentiyle rağmen piyasaların gerçekliğe odaklı olduğunu da hafta başından beri -bir kez daha- görüyoruz. Merkez Bankası’nın bugünkü toplantıda faiz artışı için cesur davranamayacağına dair söylentiler döviz ve altına yeni rekorlar kırdırıyor. Çünkü ekonomi için kalıcı olan şey, bu cesarette ve tutarlılıkta gizlidir. Rasyonel ve makul hamleler ile tersi arasındaki fark, bütün faktörlerin önüne geçiyor.
Bir kez daha görüldü ki bütün turlardan daha önemlisi içerideki zorlu ekonomi turunu, yani gerçeğe dönüş parkurunu başarıyla tamamlamaktır. Körfez ya da başka finans merkezlerinde gereken yüksek kondisyon için o parkuru hızlı koşabilmek gerekiyor.