Bir ülke eğitimsizse, geri kalmışsa, başaramıyorsa zaten bunun sebebi dış güçlerdir! Ekonomileri, kültürü, akademiyi, tarımı, çevreyi, ahlakı onlar bozduğu için, gece gündüz bu planları yaptıkları için her şey kötüleşmiştir. Öyle olmasaydı, yani geri kalmış ülkeler, Batılı emperyalist karanlık odaklar tarafından geri bıraktırılmasaydı, tıpkı şanlı geçmişte olduğu gibi bugün de pekala ileri olurlardı!
Mantıktaki çelişki ortadadır. “Eğer başarmak istiyorsan varlığına inandığın bu güçleri de yenmen lazım”, diyebilirsiniz ama siz söyler, siz dinlersiniz. Çünkü komplo teorisi buraya kadardır. Ötesine geçilmez zira bu kez çalışmak, öğrenmek, araştırmak gerekir; toplumların kendi içinde dayanışması, barışması ve ortak hedefe odaklanması gerekir ki kim yapacak bunu?
Sadece bizde veya İslam dünyasında değil bütün komplo teorilerinin bir numaralı kötü adamı ABD ve Batı’da da aynı rüzgar esiyor. Trump tam olarak böyle bir dalganın eseri ve onca skandala rağmen geri gelebilir. Ya da komplo teorilerinin tartışmasız en esrarengiz parçası İsrail de artık öyle. Bütün dünya ABD’ye İsrail’e verdiği sınırsız destek yüzünden kızarken, İsrail’de bazı çevreler ABD’yi hükümete karşı komplo kurmakla suçluyor. Avrupa’nın bütün marjinalleri de suçu atacak bir dış güç buluyorlar. Başlangıçta gülüp geçiliyordu ama dünyaya komplo gözüyle bakmak bugün artık hükümetlerin politikalarını etkiliyor, değiştiriyor.
Çoğu kez bariz, etkili ısrarlı yalanlarla, kirli propagandalarla, artık moda olan ‘post truth-gerçek/gerçeklik ötesi’ kavramının eşliğinde, tutarsız, bencil, tartışmadan uzak; bazen ırkçı ve ötekileştirici bir dalga büyüyor. Belgesiz, ispatsız ama iddialı sözler yeryüzünde bir uçtan uca artık daha fazla hüküm sürüyor. Üstelik hemen bütün Batılı komplo hareketlerinde değişmez düşman “İslam” olduğu halde, İslam ülkeleri yönetimleriyle popülist otokrat Batılı veya Latin liderler mükemmel bir dostluk sergileyebiliyor.
Demokrasiler çaresiz kalmasın da ne yapsın?
Elbette dünyada komplolar vardır; bazı ülkeler bazılarına, o bazıları da fırsat bulduğunda ötekilere karşı hamle yaparlar. Ama miskinliği, tembelliği ve çaresizliği bununla açıklayamazsınız. Ülkelerin çıkarları vardır ve kimse kimsenin kara kaşına kara gözüne bakmaz. Tek kural ‘gücü gücü yetene’dir. Mesela, Amerika veya Almanya ya da İngiltere ihtiyaç duyduğunda, fırsat gördüğünde bir İslam ülkesine acımaz. Ama bu ülkeler -yani Hıristiyan ve Batılı ülkeler- çıkarları farklılaştığında birbirlerine de acımazlar. Mesela, ABD ve İngiltere, 368 milyar Dolar’lık ortak güvenlik işbirliği anlaşması AUKUS’ta Avustralya ile el sıkışan Fransa’yı bir gecede devre dışı bırakıp projeye el koymuştu. Fransızlar haberi sabah gazetelerden okumuştu!
Öte yandan petrol zengini İslam ülkeleri başka İslam ülkeleriyle iş tutmak yerine, kendi çıkarları için Batı’yla ticaret yaparlar. Halkları sabah akşam “Amerika ve Avrupa bizi geri bırakıyor, birbirimizi düşürüyor” diye sonu gelmez komplo teorilerine dalsa da durum değişmez.
Dünya başarılı ve gelişmiş ülkeler için menfaat sahnesi, başaramayanlar için ise komplo teorisi filminden ibarettir.