Yakın dönem Türkiye tecrübesinde gelip vardığımız yer; iktidar muhakkak surette korunmaya değer bir güç ve iktidarı kaybetmek hayati mesele olduğu için herşey bu endişenin etrafında şekilleniyor.
Konu ister terörle mücadele olsun ister virüsle mücadele, ister ekonomi olsun ister futbol veya patates fiyatı farketmiyor. Ölüm kalım meselesinde de öyledir yaşamakta da…
Sevinçte ve tasada, kederde ve kıvançta tek ölçü mevzubahis olanın iktidara ne kadar yaradığı veya yaramadığıdır. Kovid -19 salgınında alınan tedbirlerin izlediği yol kadar muhalefet partisinin hiçbir yol izlememesi için sergilenen çaba da bundan ibarettir. İstanbul ve Ankara belediyeleri sakın kafayı kaldırmasın, yapacakları yardım olmaz olsun, verecekleri akıl kendilerine kalsın zihniyeti aynı yerden gelir. Bırakın muhalefeti ortada gezinip fikir beyan edenlerin gördüğü muamele de aynıdır. Zira, iktidar menfaatini gözetmeyen, muhalefete hiç olmazsa bir fiske vurmayan şey fikir değildir.
“Her zaman, her yerde biraz böyledir” deyip bunu sakın geçiştirmeyelim, böylesi olmamıştır. Her meselede gerilimin nereye varacağını umursamadan, kutuplaşmayı dert etmeden sadece siyasi faydayı gözetmek ne Türkiye’de daha önce oldu, ne de başka yerde oluyor. Siyasetçinin bir sorumluluğu siyasetçi gibi davranmaksa biri de devlet adamı sorumluluğudur. Böyle bir ölçü kalmadı.
Fazla lafa gerek yok, risk içerdiği için, puan kaybettirebileceği için veya sonunda kazanılacak şey belirsiz olduğu için hiçbir temel meselemiz çözülemiyor. Meclis bir asrı geride bıraktı o kadar vakittir neyle uğraşıyorsa bugün de aynı meşgale içinde. Hatta, bugün daha geriledi, artık meşgul olma hakkı da kalmadı.
Onyıllardır başa bela anayasa meselesi de çözülemedi, eğitim de. Darbeden miras siyasi partiler yasasına kimse el atmak istemiyor. Yüksek öğrenim hiç çözülemedi daha beter yola girdi.
Kürt meselesi derinleştikçe derinleşti ama sanılmasın ki Türklerin meseleleri felaha erdi. Eskiden dindar Türk’ün devletle arası açıktı şimdi laik Türk’ün. Eskiden de şimdi de hem dindarın hem laikin, hem Türk’ün hem de Kürt’ün biraz olsun itimat edilebileceği yargısı olamadı. Çözümsüzlük din, dil, ırk ayırmıyor. Yüzeysellik ve politik çıkarcılık asla adam kayırmıyor; işine bakıyor.
Tek partisi çok partisi, parlamenter rejimi başkanlık sistemi 100 senedir resm-i geçit yaptı ama fikir ve ifade hürriyeti asla huzur bulamadı. Herkes affedildi yazı yazanlar, tweet atanlar hariç…
Kime yarar kime yaramaz ölçüsü, varken de böyle gider…
İnşaata dünyanın parasını gömüp de hala milyonlarca insanını depreme dayanıksız evlerde oturtan başka ülke var mı? İnşaat her işe yarar ama insanlara gerçeği söyleyip onları kentsel dönüşüme zorlamak hiçbir işe yaramaz, oy kaybettirir. Hal böyleyken, hesap böyleyken başka söze gerek var mı?
Virüs sonrası dünyaya dair büyük laflara hürmetsizlik etmeyelim, büyük umutları kırmayalım, büyük rüyaları uyandırmayalım ama biz bu dertleri taşıyalı beri dünyanın kaç kere yıkılıp kurulduğuna bakınca kederlenmemek mümkün değildir. Hala o dertlere duçar yürümekteyiz. Bağışıklık sistemimiz huzur içinde, asla dertlenmiyor. Bizim virüs başka virüs maalesef…