Siyasi geleneğimizde hatta sokağa kadar siyasetin konuşulduğu her yerde; sözlerin en hassas yerine muhakkak bir “karanlık güçler” lafı yerleştirilir.
Bazen ülke için bazen siyasi partiler için, bazen bir şirket için işler yolunda gitmediği zaman her zaman gerekçe hazırdır. İşin içinde kaynağı pek belli olmayan bir proje vardır ve karanlık güçler o projeyi hayata geçirmek için düğmeye basmışlardır. Çoğu kez dünyanın önemli merkezlerinde bir araya gelen enteresan adamlar işi gücü bırakmış ya bir ülkeyle ya bir partiyle veyahut da bir şahısla uğraşıp durmaktadırlar.
Bu karanlık güçlerin projeleri genellikle İslam dünyası veya Latin Amerika’yı hedef alır. Ortadoğulu ve latin politikacıların ve halkların bu esrarengiz güçle mücadelesi bitmek bilmez. Ne zaman işler kötüye gitse o proje devreye girmiştir. Hatta, aralarından başarılı olanlar çıktığında da bu nedenle hain damgasını yer çünkü mutlaka o karanlık güçlerle işbirliği yapmıştır.
***
Bu kaynağı belirsiz gücün sistem üzerindeki ağırlığı Türkiye’de de bir hayli fazladır. Yolunda gitmeyen birçok şeyin sorumlusu ezberden bilinir: Karanlık güçlerin projeleri!
Bir yandan üyesi olmak için elimizden geleni yaparız ama işler ters gittiğinde Avrupa Birliği’ni Türkiye’yi bölmek için kurulmuş bir örgüt ilan edebiliriz. Kimsenin aklına madem bölmek istiyorlar niye en çok ticareti bizimle yapıyorlar, neden bize para kazandırıyorlar sorusu bile gelmez.
Ya da herhangi bir konuda ABD’nin desteği alınamayınca kederlere gark olunur ama sıradan bir araştırma merkezinin sıradan bir raporuna tepki gösterirken ne Amerika bırakılır ne de ülke üzerindeki hesaplarının çok iyi bilindiği anlatmaktan geri durulur.
En sık yaşanan da dün Türkiye’nin ekonomik ve demokratik başarılarını yere göğe sığdıramayan ecnebi gazetelerin bugün eleştirdiklerinde birdenbire “karanlık güçlerin sesi” olmalarıdır.
Olup bitenlerin arkasında hep bir bilinmeyen esrarengiz güç aramak bir süre sonra tek yöntem haline gelir.
Oysa gerçek böyle değildir…
Dünyada tabii ki birtakım projeler vardır; bazı ülkeler bazı ülkelere karşı centilmenlik dışına çıkmayı sorun etmezler. Veya medeniyetler arasında kaçınılmaz negatif/pozitif ayrımlar olur. Sonuçta tayin edici olan menfaatlerdir ve hiçbir ülke bir başkasından samimiyet bekleyemez.
***
Ama her şey proje değildir ve karanlık güçler ve önemli kararların verildiği gizli toplantılar ancak film sahnelerinde olur. Yürürken ayağı taşa takılanın hemen karanlık güçlerin projesi diye feveran etmesine bakıp da paranoyak olmanın manası yoktur. İşlerin kötü gitmesi çoğu kez o işin iyi yapılmamasından kaynaklanır.
Komplocu zihinlerin sorunu, neyin proje neyin analiz olduğunu ayırt edememekte yatıyor. Herkes sizi sevmek zorunda değildir; sizi her sevmeyen de başarısızlığınızın gerekçesi değildir.
Dünyayı bu temel prensip penceresinden okumalıdır. Öyle okuyup siyasal, ekonomik ve diplomatik gücün verimliliğine odaklanılmalıdır.
Sözgelimi, karanlık güçlerin projeleri olsaydı ve bu projeler tayin edici olsaydı 2001 şartlarında ne AK Parti kurulur ne de iktidara gelebilirdi. Medya desteği olmadan, iş dünyasının büyük ölçüde nefret ettiği bir siyasi hareketi kaynağından boğmak pekala mümkün olurdu. Muhtemelen bunu içerideki muktedir askerler gibi dışarıda da düşünenler olmuştur ama o kadar. Sadece düşünmüşlerdir. Çünkü, gelmekte olan şey, ne yapsanız gelir ve hükmünü icra eder.