Ekonomide gelip dayandığımız nokta, sadece kötü tablo değil bu tabloyu olumluya çevirme bahsinde bir fikrin ve girişimin de olmadığı bir yerdir. Belli belirsiz bir yer… Dolar bugün 9,20’leri devirip geçmiş durumda ama ekonomi yönetimi sadece rutinde gitmiş olsaydı, afra tafra yapmak yerine standart kuralları uygulasaydı bile bu rakam 6’larda olabilirdi. 6 TL şimdi hayal gibi görünüyor ama dahası var… Sadece biraz iyi yönetilmiş olsaydık muhtemelen 1 Dolar 5 TL’yi bile görmemiş olacaktı. Kaybın büyüklüğünü anlamak için başka delile gerek var mı?
Kale boştur… Hukuk devleti nosyonunu kaybeden, liyakat ve ehliyeti tasfiye eden, piyasa kurallarını yok sayan ve süreçleri idare etmek yerine komplo teorilerine müracaat eden bir yönetimde böyle bir skor kaçınılmazdır. Üstüne bir de -birçoğu son derece haklı- dış politika dosyaları en haksız yollarla ve yine iç politika faydası gözetilerek sahaya sürülünce negatif ayrışmanın hiçbir türü ıskalanmamış oldu. Terazi sıkleti çekemez hale böyle geldi. Bir yandan bütün dünyaya kafa tutmak, öte yandan aynı dünyayı Türkiye’ye yatırıma davet etmek gibi garip bir tablo böyle ortaya çıktı. Asıl gariplik ise, yatırımcı tasını tarağını toplayıp gidince ve ekonomide çarkların dönmesi için gereken yabancı paranın maliyeti -faiz ve CDS primi- dünya rekoru kırınca; yani el ayak çekilince içeriye dönüp hiçbirşey olmamış gibi davranmaktır. Ne oldu ki! Tam uçuyorduk, tam başarıyorduk, tam dünyanın bilmem kaçıncı en büyük ülkesi oluyorduk ki dış güçler yolumuza taş taş koydu… İşler kontrolden çıkınca bu hikayeyi anlatan plak daha hızlı dönmeye başladı. Anca şimdi çok cızırtılı… Bu hikaye, çarşıda pazarda, bakkalda, markette düşük gelirle yüksek fiyatlara karşı mücadele etmekte olan kitlelere artık heyecan vermiyor. İş bilmezliğin ekonomiyi erite erite bir deri bir kemik bırakan ağır maliyeti; lafla, sözle telafi edilemez boyutta sokağa yansıyor ve ülke topyekün fakirleşme evresine geçmiş bulunuyor.
Dış güç var idiyse mücadele edip püskürtseydiniz...
Yabancılar operasyon çektiyse boşa çıkarsaydınız…
Karanlık odaklar Türkiye üzerine oyunlar oynarken siz de başka oyun oynasaydınız…
Yıllardır yanlış giden her işe bir bahane üreten iktidara karşı söylenen artık budur. Diyelim hepsi birden işi gücü bırakıp Türkiye’yi hedef aldı… Peki, bütün bunlar olurken iktidar ne yapıyordu?!
Dolar arttığında ya da fiyatlar yükseldiğinde değil, yolsuzluk, usulsüzlük yaparken suçüstü yakalananlar da aynı hikayeyi anlatıyor: “Dış güç, karanlık odak, algı, komplo vesaire…” Ama artık hamasetin raf ömrü bitti, komplonun nefesi tükendi.
Düne kadar bilmeyen veya bilmek istemeyen de görüyor ki bütün olup bitenler başka birşeyin değil, ağır bir yönetim zaafının sonuçlarıdır. Kale boş bırakıldığı için Dolar milli paramızı ezip geçiyor; doymuyor, dönüp bir daha eziyor. Birbirini ardına kötü atamalar yapıldığı için ekonomi yönetilemiyor, tek bir yolsuzluğun izi sürülemiyor, ormanlar söndürülemiyor, dere yataklarındaki yapılaşma bitirilemiyor veya üniversiteler senelerdir bir adım ileri gidemiyor.
Savruk, plansız ve bir adım sonrası tasarlanmamış; yalnızca sloganları düşünülmüş hamleler nedeniyle dış politikada en haklı olduğumuz davalarda bile mesafe alamıyoruz. Biz mesafe alamazken kime karşı hamle yaptıysak, onların işi hep rast gidiyor. Sonra dönüp, efelendiğimiz bütün rejimlerle iyi ilişki aramaya sadece kendi hatalarımız yüzünden mecbur kalıyoruz. Çünkü, dış politikada da kale boş…
Hukukta, yargıda ve insan haklarında zaten boş; hatta ortada kale kalmadı. Kötü skorların biri bir diğerinin kaçınılmaz sonucudur. Hepsinde görülen yorgunluk, dikkat dağınıklığı, sahipsizlik ve ne yapacağını bilememe hali bütün atmosfere hükmediyor.