Muhalefetin iktidara karşı belirli alanlarda siyasi ve psikolojik avantajları bulunuyor. Bu tabloyu kamuoyu araştırmalarından olduğu kadar, iktidarın seçimi kazanmak için giderek daha popülist karakter kazanan hamlelerinden de görebiliyoruz. Cumhur ittifakı bir vizyon çerçevesinde büyüyen ve gelişen Türkiye yaklaşımından uzak, seçimi garantileyecek gündelik politikalara odaklanmış bulunuyor. Özellikle ekonomik krizini yarattığı tahribatı gidermek için, paradoksal şekilde bazen krizi derinleştiren hamleler olsa bile seçime kadar geçecek süreyi idare etmeyi tercih ediyor. Geride kalan üç yılı aşkın süre heba edildiği için bundan sonraki kısıtlı sürede de vizyoner ya da kalıcı politikaların işe yaramayacağını görüyorlar. Özetle geçen ve geçecek kısmıyla beş yıl verimsiz olarak tamamlanacak görünüyor.
Gelin görün ki benzer problemler muhalefette de var. “İktidardan daha iyisini yaparız” şeklinde özetlenebilecek bir yaklaşımla yetiniyorlar. Böylesi, -kamuoyu araştırmalarına göre- muhalefete yetiyor. Temel ve yapısal problemlere ciddi öneriler getirerek vizyon üretmeyi tercih ederek bu tabloyu bozmak riskini almaktan kaçınıyorlar. Yani, geçim derdinin olağanüstü öncelik kazanması iktidarı popülizme, muhalefeti de sadece bu konudaki çelişki ve beceriksizliği konuşup sandığı beklemekte sınırlıyor. İki taraf için de en kolay seçim stratejisi çalışmaya başladı, diyebiliriz.
Peki muhalefet seçime hangi formda gidecek? Şu anda merkezinde ve lokomotifinde CHP ve İyi Parti’nin bulunduğu Millet ittifakı daha önce birlikte hareket ettiği Saadet ve demokrat parti başta olmak üzere yeni kurulan Gelecek Partisi ve DEVA ile genişleyecek mi? Güçlü bir beklenti ve eğilim var ama kesinlik olduğu söylenemez. Kılıçdaroğlu ve Akşener bu konuda; yani ittifakı genişletme yönünde bir girişimde bulundu mu, bulunduysa ne cevap aldı bilmiyoruz. Son günlerde Gelece Parti lideri Davutoğlu’nun turları var. Üç lider önceki akşam aynı masa etrafında da oturdu. Bu görüşmenin öncesinde Davutoğlu’nun dile getirdiği muhalefetin yeniden yapılanması fikrinden başka bilgiye de sahip değiliz. Nasıl bir yapılanma? Yeni bir ittifak mı? İsim değişecek mi? Bir tür koalisyon protokolü mü ilan edilecek? Cumhurbaşkanı adayı nasıl belirlenecek ve aday kim olacak?
Davutoğlu ile konuştum, detay vermiyor. Muhataplarına saygı gereği ve sürecin hassasiyeti yüzünde, masada pişirilmeyen fikirleri paylaşmayı tercih etmiyor. Söylediği şu: “Niceliksel değil niteliksel ittifak kurulmalı. Seçim ittifakının ötesinde kalıcı bir vizyon belirlenmeli.” Bu prensiplere kimsenin itiraz etmeyeceğini tahmin edebiliriz. Peki hangi noktaya gelindi? Davutoğlu, görüşmelerin olumlu gittiğini ve liderlerin yapıcı tutumu içinde olduğunu söylüyor. Önümüzdeki günlerde muhalefet cephesinde daha sık ve farklı formatta görüşmelere şahit olacağız.
Muhalefetin birlikte hareket etmesi ve en geniş sınırlara ulaması sadece sayısal kıymet arz etmiyor; siyasi meşruiyetin zenginleşmesi ve yeni döneme ilişkin iddiaların gücü açısından da önemlidir. Görebildiğim kadarıyla bütün partiler ittifaka bu bağlamda yaklaşıyor. Ancak, şu kısmı da kayda geçirmekte fayda vardır. İktidara talip olan partilerin seçimi kadar geçecek süreyi verimli ve akıllıca kullanması, birlik görüntüsü vermesi şarttır. Aksi halde, birbirine benzemeklik hali belirginleşebilir ve seçmen nezdinde güven kaybı duygusu yaşanabilir. Bilhassa, Cumhur ittifakının homojen yapısına karşı her türlü dağınıklık ve zaman kaybının siyasi risk oluşturacağı aşikardır. Yol, yöntem belirleme ve genel olarak ittifak modelini oluşturma istikametindeki çalışmaların bir kere başladıktan sonra netice alınamaması da bu riski artırır.